Türkçe

Emirdağ Ekizceliler Wiki sitesinden
Admin (Mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 11:57, 26 Mart 2017 tarihli sürüm (Yeni sayfa: "{{Uzman}} {{diğer anlamı2|Türkçe}} {{Dil bilgi kutusu |dilin adı= Türkçe<br />''Türkiye Türkçesi'' |kendi dilindeki adı= |telaffuz ={{IPA-tr|ˈtyɾct͡ʃɛ||Turkce.ogg}}...")

(fark) ← Önceki hâli | En güncel hâli (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Şuraya atla: kullan, ara

Şablon:Uzman Şablon:Diğer anlamı2 Şablon:Dil bilgi kutusu

Türkçe ya da Türk dili, batıda Balkanlar’dan başlayıp doğuda Hazar Denizi sahasına kadar konuşulan Altay dillerinden biridir. Yaşı, en eski hesaplara göre 8500 olan Türkçe, bugün yaşayan Dünya dilleri arasında en eski yazılı belgelere sahip olan dildir. Bu belgeler, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.<ref name="Tuna49">Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 49. ISBN 975-16-0249-1</ref><ref name="FHommel">Fritz Hommel, Zweihundert sumero-türkische Wortvergleichungen als Grundlage zu einem neuen Kapitel der Sprachwissenschaft, München, 1915</ref> Türk yazı dilleri içinde Oğuz sahası yazı dillerinden Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Başta Türkiye olmak üzere eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulan Türkçe, dünyada en fazla konuşulan 5. dildir. Türkçe sondan eklemeli bir dildir.<ref>Prof. Dr. Doğan Aksan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Bilgi, s. 68.</ref> Bundan ötürü kullanılan herhangi bir eylem üzerinden istenildiği kadar sözcük türetilebilir.<ref>Nalan Büyükkantarcıoğlu, “Türkçe Sözcük Biçimlenmesinde Düzlemler ve Türetmeler”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 17, Sayı: 1, s. 81-94.</ref> Türkiye Türkçesi bu yönünden dolayı diğer Türk dilleriyle ortak ya da ayrık bulunan onlarca eke sahiptir.<ref>Sevan Nişanyan, Sözlerin Soyağacı, EK I: Türkçe Yapım Ekleri</ref> Türkçe çok geniş kullanımıyla birlikte zengin bir dil olmasının yanı sıra, genel itibarıyla “özne-nesne-yüklem” biçimindeki cümle kuruluşuna sahiptir.

Türkiye Türkçesi, batıdan doğuya doğru Balkanlar, Ege Adaları, Anadolu, Kıbrıs, Orta Doğu olmak üzere Avrupa ve Asya kıtalarında yazı dili ve çeşitli ağızlarıyla konuşulmaktadır. Aynı grupta yer aldığı diğer Oğuz grubu yazı dilleri de bu sahanın doğu ve güneyinde; Kafkaslar, Azerbaycan, İran, Hazar Denizi’nin güneydoğusunda konuşulmaktadır.

“İstanbul ağzı”, Türkiye Türkçesi yazı dilinin kaynağı olarak kabul edilir; yazı dili bu ağız temelinde oluşmuştur. Anadolu ağızlarında ve Türk yazı dillerinin bazılarında bulunan "açık e" (/ǝ/), "hırıltılı h" (//) ve "öndamaksıl n" (/ŋ/) sesleri, İstanbul ağzı dolayısıyla yazı dilinde de yoktur. Ayrıca yine diğer Türk lehçe ve ağızlarında bulunan /q/, /w/ gibi fonemler de bulunmaz.

İçindekiler

Sınıflandırma

Şablon:Ana Türkiye Türkçesi, dünya dilleri sınıflandırmasında Ural-Altay Dil Ailesi’nin Altay dilleri kolunda bulunur. Ural-Altay dil birliği temelinde yapılan derinlemesine araştırmalar, bu iki grubu aynı dil ailesi içinde birleştirme bakımından gittikçe zayıflayan sonuçlar vermiştir.<ref>Zeynep Korkmaz, Türkiye Türkçesi Grameri (Şekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 2007, s. LXVII. ISBN 975-16-1643-3</ref> Bu sebeple Türkçe, bazı sınıflandırmalarda Altay dillerinden biri olarak belirtilmekle yetinilir; sınıflama buradan başlatılır.

Ünlü Türkolog Reşit Rahmeti Arat’ın “Türk Şivelerinin Tasnifi” makalesinde ayrıntılıca anlatıldığı gibi Türkiye Türkçesinin de yer aldığı Türk yazı dillerinin sınıflandırması konusunda geçmişten bugüne kadar çeşitli bilimsel görüşler ortaya atılmıştır. Bütün sınıflandırma çalışmalarından da hareketle Arat’ın yaptığı sınıflandırmaya göre Türkiye Türkçesi, “Türk şive grupları”nın “VI. daġlı grubu (Cenup)” içinde yer alır.<ref>R. Rahmeti Arat, “Türk Şivelerinin Tasnifi”, Türkiyat Mecmuası, Cilt X, İstanbul 1953, s. 69-149.</ref> Türk dil ailesi, Doğu Avrupa, Orta Asya ve Sibirya’da konuşulan 30 kadar yaşayan dili kapsar.<ref>Raymond G. Jr. Gordon, Ethnologue: Languages of the World, Fifteenth edition. Language Family Trees - Altaic Ethnologue.com Şablon:En</ref> Türk dili konuşurlarının %40 civarında bir kesimi Türkiye Türkçesi konuşmaktadır.<ref>Kenneth Katzner, Languages of the World, Third Edition, Routledge, An imprint of Taylor & Francis Books Ltd., 2002, p. 18. ISBN 978-0-415-25004-7 Şablon:EnŞablon:Ksöz</ref> British Council tarafından yapılan bir araştırmada Türkçe, geleceğin 10 dili arasında dokuzuncu sırada yer almıştır.<ref>Şablon:Web kaynağı</ref>

Resmî durum

Dosya:Prizren (3DilliTabela).jpg
Kosova'da Türkçenin resmî dil statüsünün Prizren’de tabelalarda Arnavutça ve Sırpça ile beraber kullanımı

Türkiye Türkçesi, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Cumhuriyeti, Irak, Makedonya, Kosova, Romanya ülkelerinde çeşitli düzeylerde resmî kimliğe sahip bir dildir. Resmiyete sahip olduğu coğrafya, Türkiye Türkçesinin yayılım alanı içindedir; batıda Balkanlar’dan (orta ve kuzey) doğuda Orta Doğu’ya kadar bir alanı kapsar.

1982 T.C. Anayasasına göre Türkçe, Türkiye Devleti'nin dilidir. Bu yasa anayasanın Birinci Kısmının, Genel Esaslar Bölümünde, 3. Maddede geçer. Aynı zamanda, ilgili bölümde bulunan 4. Maddeye göre bu madde asla değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez.<ref name="anayasa">T.C. Anayasası, Birinci Kısım, Genel Esaslar, Madde 3, Devletin Resmî Dili</ref>

Şablon:Quote

Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bu dil ülkenin resmî dilidir.<ref name="anayasa">T.C. Anayasası, Birinci Kısım, Genel Esaslar, Madde 3, Devletin Resmî Dili TBMM resmî internet sitesi</ref><ref>Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Anayasası KKTC Cumhuriyet Meclisi</ref> Irak’ta Kerkük ilinde resmî dildir.<ref>“Kerkük’te Türkçe artık resmî dil!” Haber5 (22.12.2008)</ref> Kıbrıs Cumhuriyeti’nde (diğer adıyla Güney Kıbrıs Rum Yönetimi) anayasal olarak Türkçe, Yunanca ile beraber resmî dil olarak geçer ancak Türkçenin resmiyetinin uygulanmasında sorunlar vardır.<ref>Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Şablon:En</ref> Makedonya’nın batısında yer alan Gostivar, Merkez Jupa, Plasniça ve Mavrova ve Rostuşa Belediyesi sınırları içinde Türkçe resmî kullanımdadır.<ref>“Makedonya Gostivar’da Türkçe resmî dil” Milliyet (12.06.2005)</ref><ref>“KEİPA heyetinin Makedonya ziyareti…” Haber3 (09.09.2012)</ref><ref>Directory of Municipalities in the Republic of Macedonia: Municipality of Plasnica Makedonya Uluslararası İş Birliği Merkezi Şablon:En</ref><ref>Directory of Municipalities in the Republic of Macedonia: Municipality of Mavrovo and Rostushe Makedonya Uluslararası İş Birliği Merkezi Şablon:En</ref><ref>Directory of Municipalities in the Republic of Macedonia: Municipality of Vraneshtica Makedonya Uluslararası İş Birliği Merkezi Şablon:En</ref> Kosova’da Prizren, Mamuşa, Gilan, Mitroviça, Priştine ve Vıçıtırın Belediyesi kapsamında Türkçe resmî dil statüsüne sahiptir.<ref name=AgitBel>Implementation of the Law on the Use of Languages by Kosovo Municipalities AGİT Şablon:İng.</ref><ref name=GilanHaberi>Gilan şehrinde Türkçe resmî dil oldu İHA</ref> Prizren Belediyesi sınırları içinde Türkçenin resmiyeti ise ayrıca herhangi bir ölçütün dışında, Kosova Cumhuriyeti “Dillerin Kullanımı İçin Yasa” kapsamında yasa koruması altındadır.<ref>Yasa No. 02/L-37: Dillerin Kullanımı İçin Yasa Kosova Cumhuriyeti Resmî Gazetesi</ref> Romanya’da Türkçe, devletin ilgili bölge veya bölgeler için resmî olarak kabul ettiği azınlık dillerindendir.<ref>Romania: “The provisions of the Charter shall apply to the following minority languages used on the territory of Romania” Avrupa Konseyi Şablon:En</ref>

Resmî olmayan kullanımlar

Avrupa ve Asya kıtasındaki bazı ülkelerde Türkiye Türkçesi için günümüzde geçerli olan resmiyetin dışında, ciddi konuşurlara sahip olunsa da bu dilin çeşitli sebeplerle resmî dil statüsü kazanmadığı ülkeler de vardır. Bulgaristan nüfusunun %10 kadarının anadili olarak Türkçe için, Bulgaristan devlet televizyonunun Türkçe programları vardır. Kırcaali Belediyesi ise iki dilde hizmet verir.<ref>Kırcaali Belediyesi resmî internet sitesi</ref> Deliorman ve Doğu Rumeli'de okullarda seçmeli anadili dersidir. Yunanistan'da ise İskeçe ve Gümülcine'de seçmeli anadili dersidir ve dinî işlerde de kullanılmaktadır. Rodos'taki 2500-3000 kişilik Türk azınlığı ise, Lozan Antlaşması kapsamı dışında kalarak Yunanistan’ın ana karasında Türklerin sahip oldukları haklardan yoksun olmuşlardır.<ref>Hasan Kaili, Vassilios Spyropoulos, Marianthi Georgalidou, Aytaç Çeltek, Causative constuctions in the Turkish variety of the bilingual Muslim community of Rhodes: A preliminary research, 14th ICTL (Antalya, 6-8 August 2008), s. 1. Şablon:En</ref>

Kurumsal yapı ve kullanım

Şablon:Ana Türkçe, Türkiye'nin ve Türkiye Türklerinin kurumsal dilidir. Türkiye'de Türk Dil Kurumu, Türk Dili Tetkik Cemiyeti adıyla 12 Temmuz 1932'de Atatürk'ün talimatıyla kurulmuştur. Cemiyetin kurucuları, hepsi de milletvekili ve dönemin tanınmış edebiyatçıları olan Sâmih Rifat, Ruşen Eşref, Celâl Sahir ve Yakup Kadri'dir. Kurumun ilk başkanı Sâmih Rifat'tır. Türk Dili Tetkik Cemiyetinin amacı, "Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak, onu yeryüzü dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmek" olarak tespit edilmiştir. Atatürk'ün sağlığında, 1932, 1934 ve 1936 yıllarında yapılan üç kurultayda hem Kurumun yönetim organları seçilmiş, hem dil politikası belirlenmiş, hem de bilimsel bildiriler sunulup tartışılmıştır. 26 Eylül-5 Ekim 1932 tarihleri arasında Dolmabahçe Sarayı'nda yapılan Birinci Türk Dili Kurultayı sonunda Kurumun "Lügat-Istılah, Gramer-Sentaks, Derleme, Lenguistik-Filoloji, Etimoloji, Yayın" adları ile altı kol hâlinde çalışmalarını sürdürmesi kabul edilmiştir. Sonraki kurultaylarda bu kollardan bazıları ayrılmış, bazıları tekrar birleştirilmiş; fakat ana çatı değiştirilmemiştir. 1934'te yapılan kurultayda Cemiyetin adı, Türk Dili Araştırma Kurumu; 1936'daki kurultayda ise Türk Dil Kurumu olmuştur.<ref name=TDK_Tarihce>Tarihçe Türk Dil Kurumu resmî internet sitesi</ref>

Türk Dil Kurumu, Türkiye Türkçesinin imlasının standartlarını belirleme, dil hakkında çeşitli düzeyde çalışmalar yapma gibi konularda faaliyetler yürütür. Günümüzde bu kurum, sadece Türkiye değil, dünya çapında Türkçe ve Türkoloji ile ilgili çeşitli çalışmalarda kurumsal yüzü veya akademik mensuplarıyla yer almaktadır.

Türk Dil Kurumunun yapısıyla ilgili ilk önemli değişiklik 1951 yılındaki olağanüstü kurultayda yapılmıştır. Atatürk'ün sağlığında Millî Eğitim Bakanının Kurum başkanı olmasını sağlayan tüzük maddesi 1951'de değiştirilmiş; böylece Kurumun devletle bağlantısı koparılmıştır. İkinci önemli yapı değişikliği 1982-1983 yıllarında gerçekleştirilmiştir. 1982'de kabul edilen ve şu anda da yürürlükte olan Anayasa ile Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu, bir Anayasa kuruluşu olan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altına alınmış; böylece devletle olan bağlar yeniden ve daha güçlü olarak kurulmuştur.<ref name=TDK_Tarihce/>

Tarih

Türkçe, bilinen ilk yazılı kaynağı olan Orhun Yazıtları ele alındığında, bin yıldan fazla geçmişe sahip bir dildir.<ref>Şablon:Web kaynağı</ref>

Türkiye Türkçesi dört evreden geçmiştir:<ref>Cem,DİLÇİN,"TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN SÖZ VARLIĞI VE TARİHSEL SÖZLÜĞÜ",Türkoloji Makaleleri</ref>

  1. Eski Anadolu Türkçesi; 13-15. Yüzyıllar
  2. Klasik Osmanlıca, 16.-19. Yüzyıllar
  3. Yeni Osmanlıca, 19.-20. Yüzyıllar
  4. Cumhuriyet Donemi Türkçesi, 20. Yüzyıldan bugüne

Altay dil birliği

Şablon:Ana

Dil bilgisi edebiyatında bir ‘dil ailesi’ veya ‘topluluğu’ için kullanılan Altay dilleri adıyla, dar olarak üç (Türk, Moğol, Mançu dâhil Tunguz), geniş olarak bunlarla birlikte Kore ve kısa bir süreden beri Japon dilinin de yeniden katılması ile, beş dil kastedilir.<ref>Osman Nedim Tuna, Altay Dilleri Teorisi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1983, s.1. (İlk varyant)</ref> Bu teori; Türk, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir kökten çıktığını ve bunların akraba olduğunu kabul eden teorinin adıdır. Teoriye göre bu diller ortak bir ata dilden iniyordu. Ortak ata dil, farazi bir dildi ve tabiatıyla bir adı yoktu. Akrabalık teorisine inananlar bu farazi dile Altay dili (Altayca) adını verdiler.<ref name="TDT17">Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 17. ISBN 978-975-338-589-3</ref> Teorik olarak kurgulanan bu Altay dilinden ayrılmalar sonucunda ortaya çıkan Türk dili ile Türkiye Türkçesinin tarihi başlar.

Sümerce-Türkçe ilişkisi

Aşağı yukarı MÖ 3500-MÖ 1700 yılları döneminde bugünkü Mezopotamya bölgesinde konuşulmuş olan Sümerce, döneminde büyük bir medeniyetin temsilcisi, yazının kullanıldığı dil olmuştur. 1947-1948 akademik yılı sırasında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümünde öğrenci iken, eline geçen tercüme Eti Dili Sözlüğü’nde rastladığı gud “sığır, öküz” kelimesi Türkolog Osman Nedim Tuna’nın Sümerce ile derin ilgisini başlatmıştır. Bu kelime ile Eski Türkçe ud “öküz” kelimesi arasındaki benzerlik dikkatini çekmiştir. Bunun üzerine, Sümerce hakkında çok çeşitli okumalar yapan Tuna, “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi” adlı eserinde, yaklaşık olarak son kırk yılda tespit ettiği 32 ses denkliğinin, karakteristik olan ve maksada yeter 16’sını sunmuştur.<ref name="Tuna1">Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 1-3. ISBN 975-16-0249-1</ref> Türkoloji, Sümeroloji ve daha birçok bilim dalında büyük çığır açan bu çalışmadan çıkarılan sonuçlar şu şekilde verilmiştir:

Sonuç
  1. Sümerce ve Türkçe çok daha eski bir devirde birbiri ile akraba olmuş olabilir veya olmayabilir. Bu konu bizi burada ilgilendirmiyor. Fakat, Sümerlerle Türkler arasında dil bakımından tarihî bir ilgi bulunduğu hususu bu 168 kelime ve gerekli açıklamalarla ispatlanmıştır.
  2. Türklerin en az MÖ 3500’lerde Türkiye’nin Doğu bölgesinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun Kuzey, Doğu ve Batı sınırlarının ne olduğunu başka bir çalışmamda açıklayacağım.
  3. Türk dilinin zamanımızdan 5500 yıl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eğer doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim 1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk dilinin, archeology ve glottochronology araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm ‘yaşı, en pinti hesaplara göre 8500’dür’ (s. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçeden Ana Doğu ve Batı Türkçesine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür.
  4. Bugün, yaşayan Dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil, Türk dilidir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.
  5. Altay dili teorisindeki en önemli meselelerden biri olan l2, r2/z’ye ait misallerdeki anachronism, bu konuda aksi istikamette bir düzeltme yapılmasını gerektirir.”<ref name=Tuna49/>

Şablon:Sümerce-Türkçe ortak kelimeler listesi (Tuna)

Hun dönemi

Şablon:Ana Hunlara ait birçok kelime Çincede, bu dile özgü biçimleriyle tespit edilmiş ve bu kelime biçimleri farklı araştırmacılar tarafından Türkçe olarak açıklanmıştır. Türkolog Talat Tekin, sözü edilen kelimelerde 17’sini görüşleriyle beraber belirtmiştir:<ref>Talat Tekin, Hunların Dili, Doruk Yayınları, Ankara 1993</ref>

Yukarıdaki sözlerden son dokuzu Tabgaç dönemine (MS 338-557) aittir. Çincede /r/ sesi bulunmadığı için Türkçe sözlerdeki /r/, ya /l/ ile gösterilir veya hiç gösterilmez: çeng-li / tengri, king-lu / kıngrak, wo-lu-to / ordu vb. Çin sülalesi tarihinde, MS 329’da geçen bir olay vesilesiyle, Çin karakterleriyle tespit edilmiş iki cümle vardır. Çin sülalesi tarihi- Çin-şu, 10 karakterden oluşan bu cümlelerin (beytin) Hunca olduğunu belirttiği gibi her karakterin Çince anlamını da vermiştir. Olay Çin-şu’da şöyle anlatılmıştır: “Hükümdar Şi Lo, Hsiung-nu’lara mensup Ho kabilesinden geliyordu. Başka bir Hsiung-nu lideri Liu Yao da Şi Lo’nun rakibi idi. Liu Yao, Kuangçu’nunu on birinci yılında (329) ordusu ile geldi ve Lo-yang’ı kuşattı. Şi Lo, hemen Liu Yao ile savaşmak istiyordu. Fakat buyruğu altındaki kumandanların hiçbiri bu fikri uygun bulmadı. Şi Lo, bunun üzerine çok sevdiği ve saydığı Hint rahip Fo-t’u-teng’e danıştı. Fo-t’u-teng daire biçimindeki bir çanı salladı ve çıkan sese göre Ho dilince şu kehanette bulundu:<ref name=Tekin37>Talat Tekin, Hunların Dili, Doruk Yayınları, Ankara 1993, s. 37, 40, 53.</ref>

siu-k’i t’i-li-kang puh-koh kü-t’u-tang

Siu-k’i Ho dilinde “ordu”, t’i-li-kang da “çıkmak” anlamındadır; puh-koh Liu Yao’nun unvanıdır, kü-t’u-tang da “tutmak, yakalamak” demektir. Bu sözcükler toplu olarak ‘Ordu savaşmak için çıkacak ve Liu Yao’yu tutacak’ anlamına gelir.” Bu Çince karakterler, iki ünlü Sinolog tarafından aşağıdaki şekilde seslendirilmiştir:

siog tieg t’iei lied kang b’uok kuk g’iu t’uk-tang (B. Karlgren)
sux-keh the-let-kang buk-kok goh-thok-tang (E. G. Pulleyblank)<ref name=Tekin37/>

Şiratori (1902), Ramstedt (1922), Bazin (1948), Gabain (1950), Tekin (1993) gibi Türkologlar, 10 karakterlik bu ibarenin Hun Türkçesindeki biçim ve anlamını bulmaya çalışmışlardır. Tamstedt’in bulduğu biçim ve anlam şöyledir:

Süke talıkıng (talıkang) bügüg (ügeg) tutang = Savaşa çıkın, bügüyü (düşman hükümdarını) tutun!

Talat Tekin’in bulduğu biçim ve anlam şöyledir:

Sü:ke tılıkang bugukgı tuktang = Savaşa çıkın, Buguk’u (küçük geyiği veya liderciği) tutun!<ref name="Ercilasun61">Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 61-62. ISBN 978-975-338-589-3</ref>

Gerek Ramstedt, gerek Tekin, Doğu Huncaya ait bu ibarenin l-r (Bulgar-Çuvaş) Türkçesine ait olduğu görüşündedirler; çünkü Köktürkçedeki taşıkmak (çıkmak) kelimesi burada talıkmak / tılıkmak biçiminde, yani ş yerine l ile geçmektedir. Türkler ve Türk dili için bu ibarenin önemi şöyle belirtilmiştir:

  1. Çinceleşmiş bir söylenişle de kaydedilmiş olsa, bu iki cümle Türkçe olarak tespit edilmiş bulunan en eski (MS 329) cümlelerdir; üstelik kelimelerin anlamları da Çince olarak verilmiştir.
  2. Hükümdar Şi-lo’nun Hyung-nu’ların Ho boyundan olduğu ve cümlelerinde de Ho dilinde söylendiği Çin kaynağında açıkça ifade edilmiştir. Dört kelimelik iki cümle Türkçe olarak okunup açıklanabildiğine göre Hyung-nu’ların Türklüğünden de şüphe etmeye gerek yoktur.
  3. Hükümdar Şi-lo, büyük Hun hanedanı 216’da yıkıldıktan sonra Kuzey Çin’de kurulan küçük ve kısa ömürlü Hun devletlerinden biri olan 2. Cao devletinin hükümdarıdır. Şi-lo, doğu Hunlarından idi. Demek ki üyük Hun hanedanından sonraki küçük Hun devletlerinde de Hun Türkçesi kullanılmaya hiç olmazsa bir süre devam etmiştir.
  4. Bütün Hunların olmasa bile en azından Doğu Hunlarının Türkçesi bir l-r Türkçesi idi. Ş yerine l, z yerine r kullanılması daha sonraki Bulgar ve Çuvaş Türklerinin özelliğidir. Moğolca da bir l-r dilidir. Bulgar ve Çuvaşlar dışındaki bütün Türklerin dili ş-z Türkçesidir.<ref name=Ercilasun61/>

Eski Türkçe

Bilinen en eski Türk yazıtlarından biri olan Orhun Yazıtları bu dönem Türkçesi ile yazılmıştır. Eski Türkçe dönemi ile ilgili bilgiye Orhun Yazıtları ve Yenisey Yazıtları'ndan da ulaşılabilir. Bunların dışında Irk Bitig gibi kağıda yazılı eserler, Eski Uygur dönemi de Eski Türkçe dönemi içinde değerlendirilir. Bu dönem, çağdaş Türk lehçe ve şivelerinden ayrı bir dönem olarak düşünülemez.

Orta Asya'dan Anadolu'ya

Türkçe, onu kullanan göçer evli ve yerleşik kavimlerin doğuda Japonya'ya, batıda ise Avrupa'ya doğru hareketiyle yayılmıştır. Afganistan ve Batı Çin civarında Moğolca; Rusya, Güney ve Güneydoğu Çin bölgesinde Tunguz; eski Sovyetler Birliğinin batısında Türkiye'ye, güneyde ise İran'a yayılan bir alanda ise Türk dilleri olarak değişmiştir. Güneyde bulunan başlıca Türk dilleri Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi ve Türkmen Türkçesidir. Oğuz boylarının kullandığı Gagavuz lehçeleri ve İran kaynaklı Horasan lehçesi, Türkiye lehçesi ile birlikte bugünkü Türkçenin bölümlerini oluşturmaktadır.<ref>Türkiye'de Dil Planlaması: Türk Dil Devrimi - Kâmile İmer - s. 35</ref>

Şablon:Quote

Dosya:Kyzyl orkhon inscription.jpg
Türk yazısını taşıyan en eski belge Kızıl kentinde bulunuyor. Yazılış tarihi 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.

Türk Dili Yenisey yazıtları gibi tabletlerden yola çıkılarak 1300 yıl önceye kadar kaynaklanabildiği gibi yazıtlarda kullanılan abecenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlere dayandığının en somut delilidir.<ref>Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını - Prof. Dr. Doğan Aksan - Bilgi - s.28</ref> Bugünkü Moğolistan'da Orhun (öz adında Orkun<ref name="TVT">Türkçesi Varken Göktürkçe</ref>) ırmağı yakınlarında bulunan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından başka, dönemin tanınmış veziri Tonyukuk'un da kendisi için diktirdiği Ulan Bator kenti yakınlarındaki iki taş, Orhun Yazıtları'nın başlıca örnekleridir.<ref>Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını - Prof. Dr. Doğan Aksan - Bilgi - s.29</ref>

Divânu Lügati't-Türk, Türk dilini anlatan ve bu dilin yetisini göstermek için yazılan ilk sözlük yapıtıdır ve Kaşgarlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 Şubat 1074'te bitirilmiştir. Bu kitap içinde şu tümce bulunuyor: "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". Yapıt, Türkçenin varsıl dilbilgisi özelliklerini en çarpıcı biçimde yansıtan bir özelliktedir.

Türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka kişi, Karahanlı Devleti'nin üyesi, ikinci bir Türk ve Türkçe kültür abidesi olan Yusuf Has Hacib'dir. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı yapıtı ile Türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı. 1069-1070 yıllarında bu Türkçe yapıtı tamamladı.

Ahmed Yesevi 12 yüzyılda Türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile Türkçenin kullanımını etkiledi.

13/14.yy. yaşamını süren Yunus Emre Türkçenin, özellikle "Türkçe şiir dilinin" temel ustası ve abidesi olmuştur. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın ve kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir; şiirinde, duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.

Hacı Bayram Veli 14/15. yüzyılda Anadolu'da yaşamını süren Türk mutasavvıf ve şair olarak eserlerini Türkçe olarak yazdı ve Türkçenin kullanımını Anadolu’da önemli biçimde etkiledi. Hacı Bayram Veli, Anadolu'da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme’at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş, kendisi de halkın anlayacağı dilden Ahmed Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram Veli’nin halk ile ilişki kurabileceği Türkçeyi tercih etmesi belli bir olgunluğa işaret eder. Bu olgunluk Anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürünün egemen olmasıdır. Türkçecilik akımı yandaşlarını da etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe yapıtlar vermişlerdir.

Yazıcıoğlu Muhammed, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru’l-Aşıkin, Muhammediye, Müzekkinü’n-Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuş, halkın elinden düşmemiştir. Ayrıca Akşemsettin, (1389/1390 - 1460), 15. yüzyılın en büyük sufilerinden biridir ve Türkçe ile, (örnek olarak Hayatın Maddesi ve Tıp adında) çeşitli eserler ortaya koymuştur.

Türkçe ait olduğu Altay dil ailesinin en çok kişi tarafından kullanılan dilidir. 5500-8500 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Genel Türkçenin Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Tataristan, Özbekistan, Başkurdistan, Nogay, Kırgızistan, Kazakistan, Yakutistan, Çuvaşistan, Güney Sibirya gibi bölgeleri vardır.

Yazılı Türkçe üzerine kaynaklarda (M.Ö. 1766 yılık Çin kroniğinde) ilk kez tutanaklarda tanrı, ordu, kılıç ve kut (mutluluk) sözcükleri bulunmaktadır.

Moğolca, Mançu-Tunguz, Korece ve Japonca ile yakın ilişkisi vardır. Bazı bilim adamları, ilişkinin ödünç alınmış sözcüklerden kaynaklandığını ve temelli olmadığını iddia etmiştir. Son zamanlarda yapılan karşılaştırmalı çalışmalar, bu tezin hatalı olduğunu, Türkçe ve Japoncanın temel ilişkilerinin bulunduğunu kanıtlamıştır.<ref>Talat Tekin, Japonca ve Altay Dilleri, Doruk, 1993.</ref>

Dosya:MapOfTurkishSpeakers.png
Dünyada Türkçe konuşanların dağılımı
Koyu renkle gösterilen ülkelerde Türkiye Türkçesi konuşanların nüfusu en fazladır.
Göktürkçe
Türük Oguz begleri, bodun eşidiŋ. Üze teŋiri basmasar, asra yer telinmeser, Türük bodun iliŋin törüŋin kim artatı udaçı erdi?<ref name=Geneticstudy1>Prof. Dr. Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, Kül Tigin Abidesi, Doğu Yüzü, 18-19. Satır, Boğaziçi Yayınları, s. 16</ref>
Türkiye Türkçesi
Türk Oğuz beyleri, boyları işitin; üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk boyları, ilini töreni kim bozabilecek idi?

Dil Devrimi

Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini tamamlayan Türk Devrimi'nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki, Cumhuriyet'in kuruluşundan 5 yıl sonra yapılan harf devrimi, ikincisi de Cumhuriyet'in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi'dir.

Dil Devrimi kısaca, Türkçe ile düşünmeyi, Türkçenin bütün bilim, sanat ve teknik kavramları karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir.

Dil bilimci Kâmile İmer "Dil Devrimi nedir?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:

Dili daha çok yerli öğelerin egemen olduğu bir kültür dili durumuna getirmek amacıyla yapılan ve devletin desteğini kazanmış olan ulus çapındaki dili geliştirme eylemine 'dil devrimi' adı verilmektedir.<ref>(Dilde Değişme ve Gelişme Açısından Türk Dil Devrimi, TDK Yayınları, Ankara, 1976, s. 31 ve ötesi)</ref>

Her insan düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır, bu açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. "Dil Devrimi'nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler, aynı zamanda onun amaçlarını ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden arındırma amacını, diğeri de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu sonuçlar vermesi, ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır. Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim, bireysel bir eylem olarak kalır; topluma mal olmaz. Dil Devrimi'nin hazırlık evresindeki çabalar, bunun en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi'nin hazırlık evresi olarak nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili yalınlaştırma istemi toplumu kapsayamamıştır. Ancak, Cumhuriyet'ten sonra, 1932 yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuyla dilde yapılan yenilikler, ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya başlayagelmiştir.."<ref>(Agy, s. 32)</ref>

Türkçe, yapı bakımından çok varsıl bir dil olmakla birlikte, dünya üzerinde de hâlâ çok konuşulan bir dildir. Bu varsıllık her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da, bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de, Osmanlı'nın, zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla yabancı "sözcük alış-verişleri" olmuştur.

Osmanlı Türkçesi Türkiye Türkçesi İngilizce Açıklama
müselles üçgen triangle Üç (“3”) ve çok eski klasik Türkçe gen ("yan") sözcüğünden türetiliyor.
tayyare uçak airplane Uçmak eyleminden türetilerek yapılıyor.
nispet oran ratio Modern oran sözcüğü klasik Türkçe or- “kesmek” sözcüğünden türetiliyor.
şimal kuzey north “Soğuk, karanlık, gölge” anlamındaki kuz sözünden türetiliyor.
teşrinievvel ekim October Ek- eylemi; ekim hareketinden türetiliyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde sonbaharda ekim yapılıyor.
asel bal honey Arapça asel sözcüğü, Türkçe bal sözcüğü ile düzenleniyor.

Türkçenin alfabeleri

Dosya:Ataturk-September 20, 1928.jpg
Atatürk yeni Türk alfabesini tanıtırken, Kayseri, 20 Eylül 1928. (Fransız L'Illustration dergisi)

Şablon:Ana madde

Türkler, dünyada en çok alfabe değiştiren kavimlerdendir. Bunun nedenlerinin başında, Türklerin Miladın çok öncesinden beri, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamaları ve çeşitli kültür çevrelerini oluşturmalarıdır. Türkiye Türkçesi için 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen Latin esaslı yeni Türk alfabesine gelinceye dek, Türkçe çeşitli alfabelerle yazıya geçirilmiştir. Bu çeşitli alfabeler şunlardır:

Orhun Alfabesi

Türkçenin bilinen ilk alfabesi Orhun yazıtları'nda da kullanılan ve yaygın adıyla Göktürk Alfabesi olarak bilinen abecedir (Köktürk işaretleri, Runik alfabe vb.). Bu alfabe doğu ve batıdaki Hun Kağanlığı’nın devrinden, 1. yüzyıldan beri Göktürkler devrine ve kullanım sıklığı düşse de, Uygur devleti devrine dek (MS. 10. yüzyıl) kullanılmıştır. Örnek: Dosya:Tunga tigin.JPG

Uygur Alfabesi

Türkçenin bütün yazı çeşitleri içinde en çok kullanılmış olanıdır. Soğut yazısının yakın akrabası olan ve Uygur Türkleri tarafından Türkçeye uyarlanıp yüzyıllarca kullanılan bir alfabedir. Divanü Lügati’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Uygur alfabesini, “Türk alfabesi” adıyla anmaktadır.<ref>Besim Atalay, Divanü Lügati't-Türk. Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2006: ISBN 975-16-0405-2</ref>

Arap asıllı Türk alfabesi

9. yüzyıl civarlarından günümüze dek (Uygur Türkleri hâlen bu alfabeden kaynaklanan bir alfabe kullanmaktadırlar) bu alfabe kullanılmıştır. Müslümanlığı kabul etmeye başlayan Türk boyları, bu yüzyıllar içinde, ardı sıra bu alfabeyi kullanmaya başlamış ve 13. yüzyıl dolaylarında artık bu alfabe, Türk boyları arasında ortak bir alfabe özelliği kazanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu, bu alfabeyi en yaygınlıkla kullanan Türk devletidir. Üzerinde birtakım düzenlemeler ve eklemeler yapılarak Osmanlı alfabesi de denilen alfabe kullanıldı.

Türkçe için kullanılan bu alfabeye Arap alfabesi denmemesinin sebebi, Arapçada bulunmayan “j, ç, ŋ, p” gibi sesleri içermesidir.

Ermeni harfli Türkçe

Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan entelektüellerin, ifade dili olarak Türkçeyi kullanan Ermenilerin bir kısmının günlük hayatlarında kullandığı yazı biçimidir. Bu şekilde yazılmış oldukça fazla eser bulunmaktadır. Bu eserlere Türkiye'nin çeşitli kütüphanelerinde ulaşmak mümkündür. Bunun yanında Paris ve Venedik'in yanında bulunan St. Lazar adasında da bu eserlere ait kütüphaneler bulunmaktadır.<ref>Şablon:Web kaynağı</ref><ref>Şablon:Web kaynağı</ref><ref>Şablon:Web kaynağı</ref><ref>Şablon:Web kaynağı</ref>

Anadolu Ermenicesi'nin ya da diğer adıyla Batı Ermenicesi'nin alfabesi kullanılır. Ermeni diline özgü olan Ծ Ձ Ց harfleri ise Türkçe yazarken kullanılmaz.

Destan kitabından bir yazı örneği;

Եաբտըք, եըքտըք, օլտուք թալան

Տիւնեա պէօյլէ, հէփսի եալան

Օլսուն պունտան չոք տէրս ալան

Էմանէդ սահիպի կէլէճէք հէր ան

Latin asıllı Türk alfabesi

1 Kasım 1928 tarihinde, eski Arap asıllı Türk alfabesinin yerine, Latin yazısından Türkçe için uyarlanan bu 29 harfli alfabe kabul edilmiştir.

Alfabede 29 harf bulunur. Ancak 1990'lı yıllarda toplanan bir uluslararası Türkçe kurultayında Türkiye abecesi /ŋ/ (genizcil n sesi), /ɛ/ (açık e sesi), /q/ (kalın k sesi), /w/ (sert g, v sesi), /x/ (sert h sesi), /ɳ/ (ön damaksıl, ny sesi) gibi harflerin de katılması ile oluşacak Ortak Türk Abecesinden, diğer Türk Ülkelerinin kendi abecelerini oluşturması ile karara bağlanmıştır.<ref>2008, Olağan Uluslararası Türkçe Kurultayı</ref><ref>Uluslararası Türkçe Kurultayı Bildirileri Özeti</ref><ref>Dilbilim Kurultayı Oturumlar, Açıklama ve Özetleri</ref> Şu an, Türk Dünyası içinde, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kosova, Makedonya ve genel Balkanlar’daki Türkçe kullanımları, Latin esaslı alfabelerle yapılmaktadır. Bunlar içinde Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Balkanlar’da aynı alfabe kullanılır. Azerbaycan Türk alfabesinde 29 harfin yanında ayrıca x, q, ə harfleri bulunur. Türkmenistan, Özbekistan alfabelerinde de kendi içlerinde bazı eklemeler ve farklı tercihler bulunmaktadır. Temel olarak bu Türk devletlerinin hepsi Latin asıllı alfabeye geçmişlerdir.

Bağımsız Kazakistan ve Kırgızistan ile Rusya Federasyonu'ndaki Türk boyları, Kiril asıllı alfabeler kullanmaktadırlar.

Türk Alfabesi :

a - A
b - B
c - C
ç - Ç
d - D
e - E
f - F
g - G
ğ - Ğ
h - H
ı - I
i - İ
j - J
k - K
l - L
m - M
n - N
o - O
ö - Ö
p - P
r - R
s - S
ş - Ş
t - T
u - U
ü - Ü
v - V
y - Y
z - Z
  • Aslında kanuna göre "i" harfi, "ı" harfinden önce gelmesine rağmen yaygın ve yerleşmiş olan sıraya göre önce “ı” sonra “i” gelmektedir.<ref>Şablon:Web kaynağı</ref>

Türkiye Türkçesi Ağızları

Şablon:Ana

Ağız Bölgeleri

Türkiye Türkçesi, tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında günümüzde konuşulmaya devam eden Türk ağızları bakımından bazı gruplara ayrılır. Söz konusu gruplandırma için Anadolu ve Rumeli ağız bölgelerinden söz edilir.

Anadolu Ağız Bölgesi

Türkiye Türkçesinin kollarından Anadolu kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Grubu, Kuzeydoğu Grubu ve Batı Grubu olarak üçe ayrılır.<ref name=Karahan1>Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 1-2.</ref> Prof. Dr. Leylâ Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması adlı çalışması Anadolu ağızları üzerine yapılmış en geniş akademik çalışmadır.

Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin Anadolu topraklarını içerir.<ref name=Karahan1/> İlk aşamada sınır bu şekilde belirtilmiş ve incelenmiştir.

Doğu Grubu

1. Grup: Ağrı, Van, Muş, Bitlis, Bingöl, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Hakkâri, Urfa (Birecik, Halfeti hariç), Palu, Karakoçan ağızları.<ref name=Karahan2>Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 57-58.</ref>

2. Grup: Kars (Ardahan, Posof hariç), Erzurum, Aşkale, Ovacık, Narman, Pasinler, Horasan, Hınıs, Tekman, Karayazı, Erzincan, Tercan, Çayırlı, Kemah, Refahiye, Gümüşhane ağızları.<ref name=Karahan2/>

3. Grup: Ardahan, Posof , Artvin, Şavşat, Yusufeli, Ardanuç, Oltu, Tortum, Olur, Şenkaya, İspir ağızları.<ref name=Karahan2/>

4. Grup: Kemaliye, İliç (Erzurum), Elâzığ, Keban, Baskil, Ağın, Harput, Tunceli ağızları.<ref name=Karahan2/>

Kuzeydoğu Grubu

1. Grup: Trabzon, Rize, Kalkandere, İkizdere, Gündoğdu, Büyükköy ağızları.<ref name=Karahan3>Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 99-110.</ref>

2. Grup: Çayeli, Çamlıhemşin, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ağızları<ref name=Karahan3/>

3. Grup: Arhavi, Hopa, Borçka, Kemalpaşa, Muratlı, Ortacalar, Göktaş, Camili, Meydancık, Ortaköy ağızları.<ref name=Karahan3/>

Batı Grubu

1. Grup: Afyonkarahisar, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Isparta, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak, Nallıhan ağızları.<ref name=Karahan4>Leylâ Karahan, Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1996, s. 116-157.</ref>

2. Grup: İzmir, Sakarya ağızları.<ref name=Karahan4/>

3. Grup: Bolu (Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık hariç), Zonguldak, Bartın, Kastamonu (Tosya hariç), Ovacık, Eskipazar ağızları.<ref name=Karahan4/>,

4. Grup: Beypazarı, Çamlıdere, Kızılcahamam, Güdül, Ayaş, Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık, Çankırı (Ovacık, Eskipazar, Kızılırmak hariç), Tosya (Kastamonu), Boyabat, Çorum, İskilip (dağ köyleri hariç), Bayat, Kargı, Osmancık ağızları.<ref name=Karahan4/>

5. Grup: Sinop (Boyabat hariç), Samsun (Havza, Ladik hariç), Ordu (Mesudiye hariç), Giresun (Şebinkarahisar ve Alucra hariç), Şalpazarı ağızları.<ref name=Karahan4/>

6. Grup: Havza, Ladik, Amasya, Tokat, Sivas (Şarkışla ve Gemerek hariç), Mesudiye, Şebinkarahisar, Alucra, Malatya, Hekimhan, Arapkir ağızları.<ref name=Karahan4/>

7. Grup: Tarsus, Ereğli, Konya merkez ilçesinin bazı köyleri, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Darende, Akçadağ, Doğanşehir, Birecik, Halfeti ağızları.<ref name=Karahan4/>

8. Grup: Ankara, Haymana, Balâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kırıkkale, Keskin, Kalecik, Kızılırmak, Çorum (merkez ilçe ile güneyindeki ilçeler), Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kayseri, Şarkışla, Gemerek, Yozgat ağızları.<ref name=Karahan4/>

9. Grup: Konya (merkez ilçesinin bazı yöreleri ve Ereğli hariç), Mersin (Tarsus hariç) ağızları.<ref name=Karahan4/>

Rumeli Ağız Bölgesi

Türkiye Türkçesinin kollarından Rumeli kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Rumeli ve Batı Rumeli olarak ikiye ayrılır.<ref name=Nemeth>Gyula Németh, “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine”, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1981-1982, Ankara 1983, s. 119.</ref> Ayrıca bu ağız yörelere göre <ref name=Ethnologue>Ethnologue entry for Balkan Gagauz Turkish</ref> Gagavuzca ile benzer ve aynı özellikler taşımaktadır.

Batı Rumeli

Batı Rumeli kolunun özellikleri Gyula Németh’in “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine” adlı makalesinde, 8 maddede gösterilmiştir. Sonrasında birçok çalışmada da bu madde açıklaması benimsenmiş, uygulanmıştır. Batı Rumeli sahasının coğrafi sınırları Bulgaristan’da Tuna’nın hemen güneyindeki Lom’dan doğuya doğru Vraça, Sofya, Samokov’dan doğuya doğru ilerleyip Köstendil’e uzanır. Ayrıca Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek ve Sırbistan'da Adakale'yi uç olarak kapsar.<ref name=Nemeth/> Kosova da Batı Rumeli Türkçesinin içinde yer alır.

Doğu Rumeli

Batı Rumeli’nin doğusunda kalan bütün alandır. Bulgaristan’da Lom, Vraça, Sofya, Samokov ve Köstendil şehirlerinin doğusundan itibaren ülkenin tamamı, Yunanistan, Makedonya’nın güney kesimleri ve Türkiye’nin Trakya’sı (Doğu Trakya) bu sahanın içindedir.

Örnek Metinler

Temsilî Şekiller

Yazı Dili Batı Rumeli
Kuzey Makedonya-Kosova
Doğu Rumeli
Rodoplar (Bulgaristan-Yunanistan)
Karadeniz Güneydoğu Anadolu Ege
gidiyorum gideym/cideym gityirin kitéyrım/cideyrum gidirem gidiveyom
ağladığım kadar agladıgım ka' ağladığım gıda(nı) āladuğum kadar ağladıgım gadar ağladığım gadā
görmüş gürmiş/cürmiş gȫmüş körmiş görmiş görmüş/gȫmüş
güzel kız güzel/cüzel kız güzel gız küzel kiz gözel gız güzel gız
ne yapacakmış? n’yapacak imiş? ni yapçāmış? n'ābaçāmiş? ne yapcahmış? n’apıvēcēmiş?
yağmura mı bakıyorsun? yagmura mi bakaysın yağmıra mı bakyısın? yāmora mi pakayisun? yagmıra mı bagıyorsun yağmıra mı bakıyoñ
koşacağım koşacim/koşacagım kaşçan koşacağum/koşeceem goşacağam goşçem

Not: Şekiller temsilîdir. Seslerde değişiklik olabilir.

Türkçenin Dil Bilgisi

Türkçenin Özellikleri

  • Türkçe söz varlığının bir bölümü; Türkçe asıllı sözcükler, Arapça ve Farsçadan geçmiş sözcüklerden oluşmaktadır. Arapça ve Farsça'dan gelmiş sözcüklerin bir bölümü o kadar Türkçeleşmiştir ki Arap veya Fars dilindeki durumundan oldukça farklıdır ve kimi sözcüklerin anlamı da farklılaşmıştır.
  • Türkçede doğru tümce yapısı, özne, tümleç, yüklem biçimindedir. Ancak Türkçe esnek bir dildir.<ref>Asya Kök Dili Kuralları</ref> Bu yüzden günlük yaşamda devrik tümceler sıklıkla kullanılır. Örneğin, "Bugün yazılı sınav olacağız." tümcesine eşdeğer "Yazılı sınav olacağız, bugün. tümcesi kurulabilir. Bu tür tümceler daha şiirsel anlatıma sahiptir.
  • Türkçede kısa yoldan anlatım ön plandadır. Örneğin, "sobayı yak" derken "sobanın içindeki odun ve kömürleri yak" anlamındadır. Bunun dilbilgisindeki adı "ad aktarması"dır.<ref>Ad Aktarması Yapısındaki Öfke Göstergeleri</ref>
  • Türkçede kişi adılları altı tanedir. Örneğin Türkiye Türkçesinde, ben, sen, o, biz, siz, onlar biçimindedir. Türkçedeki önemli bir başka özellik, "siz" adılının kibar olarak 2. tekil kişiyi (sen) belirtmesidir.

Türkçede ses evrimi

Türk dillerinde zaman içinde değişen belli başlı sesler vardır. İlk Türkçeden bu yana değişimi olağan olan evrimler olduğu gibi, değişimi olağan olmayanları da vardır.<ref name="Trkljss">Ses Değişikliği Geçiren Sözcüklerin Yazı Dilindeki Eski Şekilleri, Dr. Jale Öztürk, PDF</ref>

  • Eski Türkçede ilk ve son sesteki -b- ve -b sesleri -w- ve -w seslerine dönüşür. Buna bir örnek: eb (Göktürkçe) → ew (Uygurca → ev (Oğuzca) Ayrıca burada görüldüğü gibi, -b sesinden gelen -w sesleri zamanla -v seslerine dönüşebilir. Baştaki b- sesleri w- sesine dönüşmez.
  • Türkçedeki en büyük ses değişimlerinden biri d>y değişimidir. Eski Türkçede bulunan neredeyse bütün -d- ve -d sesleri, -y- ve -y seslerine dönüşmüştür, buna rağmen d- sesleri kalmıştır. Bu değişme birçok Türk diyalektinde gerçekleşmiştir. Buna örnek: édgü (Eski Türkçe) → éyü → iyi, adrı (Eski Türkçe) → ayrı (Oğuzca)<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde ŋ>n dönüşümü vardır. Ancak bu dönüşüm yalnızca Batı Türkçeleri içindir. Balkan Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve diğer batı lehçeler dışında /ŋ/ sesleri korunmuştur ve hâlâ kullanılmaktadır. (örneğin: geliniz (Türkiye Türkçesi), geliŋiz Türkmence) Bu evrime örnekler: biŋ- → bin-, soŋ → son, beŋiz → beniz... Aynı zamanda, yine batı lehçeleri için olan ŋ>m dönüşümü vardır, ancak bu evrim asla kökte olmaz. her zaman türemiş veya birleşik sözcüklerde olur. Örneğin: koŋşu → komşu, toŋuz → domuz, köŋlek → gömlek<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde é>i, i>é, é>e, e>i sesleri birbirine dönüşür. Bu üç ses arasında en açık olanı /é/ (/ɛ/), en kapalı olanı ise /i/ (/i/) Bu dönüşümlerden e>i dönüşümü direkt değildir. Yani ses direkt e>i biçiminde olmaz. Buradaki /e/ sesi önce /é/ daha sonra /i/ sesine dönüşür. Ancak bu evrim çok hızlı olduğundan yazılı kaynaklarda belirtilmez. Bu yüzden böyle geçer. Bu evrime örnekler: éyi → iyi; bir- → ver-; béş → beş; eşit- → işit-<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde k- sesleri g- seslerine dönüşür. Örneğin: kel- → gel- , kit- → git- , kök → gök<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde t- sesleri d- seslerine dönüşür. Örneğin: tag → dağ, til → dil, tök- → dök-<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde b- sesleri v- seslerine dönüşür. Örneğin: bar- → var, bir- → vir- → ver- , bar → var<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde b- sesleri p- seslerine dönüşür. Örneğin: barmak → parmak, büre → pire, buŋar → pınar<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde -g sesleri -ğ seslerine, sonra -v seslerine dönüşür. Örneğin: kog- → koğ- kov-, tög- → döğ- → döv-<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde ü sesleri i seslerine dönüşür. Örneğin: düz- → diz- , büre → pire<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde o sesleri u seslerine dönüşür. Örneğin: oyan- → uyan- , yokaru → yukarı, bodun → budun → buyun<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde ö sesleri ü seslerine dönüşür. Örneğin: közel → güzel, kökerçin → güvercin<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde ü sesleri e seslerine dönüşür. Örneğin: törü → töre, töpü → tepe<ref name="Trkljss"/>
  • Türkiye Türkçesinde u sesleri a seslerine dönüşür. Örneğin: boguz → boğaz<ref name="Trkljss"/>

Dilbilgisi

Bir dili doğuş, gelişme, yapılış özellikleri vb. gibi tüm yönleriyle inceleyen ve bağlı olduğu kuralları ortaya koyan bilim. Dilbilgisi, sesten tümceye kadar tüm dilbirliklerini yapı, anlam ve görev bakımından inceler.

Dilbilgisi, çeşitlerine göre bazı gruplara ayrılır: Bütün dillerdeki ortak ilkeleri ortaya koyan kısmına “genel dilbilgisi”, dil olaylarının aslını ve dilin tarihî durumunu araştıranına “tarihî dilbilgisi”, diller ve lehçeler arasındaki benzerlikleri inceleyerek bu diller ve lehçeler arasında ilgi kuranına “karşılaştırmalı dilbilgisi” denir.

Dilbilgisi, en eski bilimlerdendir. Grekçeden Lâtinceye ve oradan da diğer dillere yayılmıştır. En eski dilbilgisi bilginlerinin İ.Ö. 4. yüzyılda Hintler olduğu bilinir. Ancak Batı'da dilbilgisinin kurucusu olarak Aristoteles kabul edilir. İlk dilbilgisi kitabını yazan ise İ.Ö. 1. yüzyılda “Dilbilgisi Sanatı” adlı yapıtıyla filolog Dionisos'tur.

Daha sonra Romalı Donatus'un (İ.S. 4. yüzyıl) yazdığı dilbilgisi kitabı yıllarca Batı’da kaynak kitap olmuştur. Türkçenin ilk dilbilgisi kitabı olarak Kaşgarlı Mahmut'un (11. yüzyıl), bugün elimizde bulunmayan “Kitâbu Cevâhirü’n-nahv” adlı yapıtı gösterilmektedir.

Türkçe yazılmış ilk dilbilgisi kitabı Bergamalı Kadri'nin “Müyessiretü’l-Ulûm” (1559) adlı yapıtıdır. Yapıtta örnekler Türkçedir, fakat dil kuralları Arapçanın kurallarına uydurulmuştur. Tanzimat döneminde başta Ahmet Cevdet (1851) ve Fuat paşaların (1865) kitaplarında Osmanlıcanın yapısı gözönünde tutulmuştur. Meşrutiyet'ten (1908) sonra, Hüseyin Cahit’in “Sarf ve Nahiv” adlı eserinin dilbilgisi konusunda önemli bir yeri vardır. Bu kitapta Fransızca dilbilgisinin etkisi görülür. Cumhuriyet döneminin ilk esaslı dilbilgisi kitabı, İbrahim Necmi Dilmen’in “Türkçe Gramer” (1939) adlı yapıtıdır. 1940′tan sonra pek çok Türkçe dilbilgisi kitapları yazılmıştır. Bunlardan önemli olanları: Tahsin Banguoğlu’nun “Ana Hatlarıyla Türk Grameri” (1940), Tahir Nejat Gencan’ın “Dilbilgisi” (1950-1954) ve Muharrem Ergin’in “Türkçe Dil Bilgisi”dir (1958).

Sözcük türeme farkı

Özelliği gereği sona eklemeli bir dil olduğundan Türkçede basit bir kökten çok sayıda sözcük türetmek mümkündür. Bu özelliğin bulunmadığı Hint-Avrupa Dilleri kolundan gelen İngilizce, Almanca ve İspanyolca aşağıda Türkçe ile karşılaştırılmıştır.

Türkiye Türkçesi İngilizce Almanca İspanyolca
Göz eye Auge ojo
Gözlük eyeglasses Brille gafas
Gözlükçü optician: someone who sells glasses Augenoptiker, Brillenverkäufer óptico, vendedor de gafas
Gözlükçülük the business of selling glasses Das Geschäft des Brillenverkaufes,
Der Beruf des Augenoptikers
óptica, tienda donde se venden gafas

Ve eylemden türeme:

Türkiye Türkçesi İngilizce Almanca İspanyolca
yat- lie down lege (dich) hin, schlafe! acostarse
yatır- lay down [that is, cause to lie down] lege an acostar [a alguien]
yatırım instance of laying down: investment Investition inversión
yatırımcı depositor, investor Kapitalanleger, Investor spónsor, inversor
yatırımcılık to be an investor ein Investor sein ser un inversor

Yeni sözcükler ayrıca var olan iki eski sözcüğün birleşmesi ile de yaratılır. Bu, Türkçe ve Almanca ile İngilizcenin paylaştığı bir ayrıklık benzerliği oluşturur. Altta bazı örnekler:

Eklerle tümce oluşturma

Diğer yaygın olarak konuşulan dillerle karşılaştırıldığında, daha az sayıda sözcük ve harf ile daha çok bilgi aktarmak olanaklıdır. Diğer pek çok dilde olmayan bir özelliğe göre, bir sözcük köküne ekler ekleyerek, tek sözcüklü tümce oluşturulabilir.

Türkiye Türkçesi İngilizce yeni sözcükleri oluşturan temel sözcükler Açıklama
pazartesi Monday pazar ("Sunday") ve ertesi ("after") pazardan sonra
bilgisayar computer bilgi ("information") ve say- ("to count") bilgi sayıcı
gökdelen skyscraper gök ("sky") ve del- ("to pierce") gök delici
başparmak thumb baş ("prime") ve parmak ("finger") birincil parmak
önyargı prejudice ön ("pre/proto") ve yargı ("splitting; judgement") ön yargı
kahvaltı breakfast kahve ("coffée") ve alt
Türkiye Türkçesi İngilizce Almanca İspanyolca Hollandaca
ev house Haus casa huis
evde at home, within the house zu Hause en casa thuis
eviniz your house Ihr Haus su casa jullie huis
evinizde at your house in Ihrem Hause en su casa in jullie huis
evinizdeyiz we are at your house wir sind in Ihrem Hause estamos en su casa wij zijn in jullie huis

Büyük ve küçük ünlü uyumu

Türkiye Türkçesinde Büyük Ünlü Uyumu ve Küçük Ünlü Uyumu olarak bilinen iki ünlü uyumu vardır. En yaygın ve kapsamlı olan, Büyük Ünlü Uyumudur. Küçük Ünlü Uyumu, Türkiye Türkçesinde genelde geçerli iken, diğer Türk şive ve lehçelerinde bu uyum pek aranmaz zira Küçük Ünlü Uyumu, ileri ve keyfî bir uyum düzeyidir.

Büyük Ünlü Uyumu konusunda kural dışı kalan çok az söz mevcuttur ki, bunların büyük bir kısmı yabancı kökenli sözcüklerdir. İstisna oluşturan birkaç söz de, köken bakımıyla Türkçe olup uyum dışına çıkan sözlerdir: elma (<< alma); ücra (<< uçra) gibi. Bu kurala göre Türkçede bir sözcüğün ilk hecesinde kalın bir ünlü (a, ı, o, u) varsa, izleyen hecelerde de kalın heceler; ince bir ünlü (e, i, ö, ü) varsa, izleyen hecelerde de ince ünlüler yer alır. Küçük ünlü uyumunda sözcüğün ilk hecesi düz ünlüyle başlamışsa (a,e,ı,i) diğer hecelerde düz ünlüyle devam eder.

Örnek:

  • büyük ünlü uyumu : balta - baltalar ; arı - arılar ; top - toplar ; uçak - uçaklar
  • küçük ünlü uyumu : ev - evler ; istek - istekler ; örtü - örtüler ; ünlü - ünlüler

Türkçe Sesbilimi (fonolojisi)

Türk Dili'nde iki adet ses ya da fonem grubu vardır. Bunlardan ilki ağızdan sürekli ve engelsiz çıkan ünlü seslerdir. Türkçede dokuz adet ünlü ses bulunur. Bunlar /ä/, /e/, /ɛ/, /i/, /ɯ/, /o/, /ø/, /u/, /y/ sesleridir. Bunlardan beşi ince, dördü kalındır. Bunlardan, /ɛ/, /e/, /i/, /ø/ ve /y/ sesler, ince seslerdir. Diğer /ä/, /ɯ/, /o/ ve /u/ sesleri ise kalın seslerdir. Türkçede bulunan diğer bir ses grubu ise ünsüz seslerdir.

Ünsüz sesler

Türkçe Standart Ünsüz Sesler
Dudaksı Dişcil Yarı Dişcil Ön Damaksıl Arka Damaksıl Gırtlaksıl
Genizcil Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA
Süreksiz Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA
Sürtünmeli Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA
Sürekli Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA Şablon:IPA
Titrek Şablon:IPA

Türk dilleri arasında bazı ses farklılıkları vardır. Örneğin Arka Damaksıl Genizcil n sesi olan [ŋ] sesi Türkiye Türkçesinde, Azerbaycancada ve bazı diğer Türk dillerinde yoktur. Buna rağmen [ŋ] Öz Türkçe bir sestir. İlk Türkçede bu ses /nk/ olarak geçer. Bazı örnekleri şunlardır: menke (baŋa), bunk (buŋ), Tenkri (taŋrı), -nink (-niŋ)... Zaman içinde düşen [g] sesi [ŋ] sesinin de yok olmasını sağlamıştır. Bir başka farklılık ise [ʒ] sesidir. Diğer Türk dillerinde bu ses bulunmaz; ancak Kazakçada bu durum farklıdır. Öz Türkçe /j/ sesleri, yani "y" sesleri [ʒ] yani "j" seslerine dönüşür. Örneğin: yok → joq, yıl → jıl, yay → jay... Aynı durum Kırgızca için de geçerlidir. Türkçede [d͡ʒ] yani "c" sesi olmamasına rağmen Kırgızcada baştaki [j] yani "y" sesleri bu sese dönüşmüştür. Örneğin: yol → col, yıldız → cıldız... Bunun dışında bazı sesler ise yalnızca Türkiye Türkçesi ve Azerbaycanca, Türkmence gibi daha batıda ve Oğuz öbeği içerisindeki dillere özgü sesler vardır. Örneğin ince ünlülerle kullanılan "ğ" sesi /ʝ/ ve kalın ünlülerle kullanılan "ğ" sesi /ɣ/ Öz Türkçede bulunmaz. Buna rağmen Oğuz grubu dillerde bulunur. Bu seslerin tümü "g" yani /ɟ/ sesinden gelir.

Ünlü sesler

Türkçe Standart Ünlü Sesler
İnce Kalın
Düz Yuvarlak Düz Yuvarlak
Açık i ü ı u
Kapalı e ö a o

Türkiye Türkçesinde basit zamanlar

Geçmiş zaman

Türkiye Türkçesindeki geçmiş zaman işlevi iki ayrı ek ile yapılır. Bunlardan birisi öğrenilen geçmiş zaman olarak belirtilen yapıdır ve -mIş ekinin -mış, -miş, -muş, -müş şekilleriyle yapılır. Diğer yapı, görülen geçmiş zaman olarak belirtilir ve -DI ekinin -dı, -di, -du, -dü; -tı, -ti, -tu, -tü şekilleriyle yapılır. Bu şekil çokluğunun nedeni Türkiye Türkçesinde ileri düzeydeki ünlü ve ünsüz uyumudur. (Örneğin, gel- eylemine -di eklenip geldi oluşturulurken, aynı eylemin geliş- şekline -ti eklenip gelişti kurulur. Bu örneklerin ilkindeki “l” ünsüzü “d”yi kabul ederken, “e” ünlüsü de “i”yi kabul etmiştir. İkinci örnekteki “ş” ünsüzü ise d yerine “t”yi kabul etmekte ve o şekilde eklenmektedir.)

Öğrenilen geçmiş zaman (-mış, -miş, -muş, -müş) tümceye öğrenilmişlik, duyulmuşluk anlamı katmaktadır. Görülen geçmiş zamanda (-dı, -di, -du, -dü; -tı, -ti, -tu, -tü) ise tümceye görülen bir bilgiyi vermektedir. Zaman ekinden sonra kişi eki gelir: de-di-m, yetiş-ti-k, sor-du-lar vb.<ref name=Geneticstudy25>Prof. Dr. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayını, İstanbul, 2002</ref>
Türkçede Geçmiş Zaman Tablosu: (-dı)

Kişi git- gel- ara-
1. Tekil Kişi (Ben) git-ti-m gel-di-m ara--m
2. Tekil Kişi (Sen) git-ti-n gel-di-n ara--n
3. Tekil Kişi (O) git-ti gel-di ara-
1. Çoğul Kişi (Biz) git-ti-k gel-di-k ara--k
2. Çoğul Kişi (Siz) git-ti-niz gel-di-niz ara--nız
3. Çoğul Kişi (Onlar) git-ti-ler gel-di-ler ara--lar

Şimdiki zaman

Türkiye Türkçesinde şimdiki zamanlı bir tümce kurabilmek için eylem kökünün sonuna “-yor” eki getirilir. Geniş Türkçe coğrafyası içinde yalnızca Türkiye Türkçesinde bulunan bu ek, tarihî nedenlerden ötürü tek şekillidir (sadece -yor): geliyor, bakıyor, düşüyor, soruyor vb.

Bu ek aslında bir ek değildir. İlk Türkçe bu ek "yorı-" eyleminden gelir. Örneğin "geliyorum" demek için "kel-e yorır men" derdiler. Burada "kel-", "gel-" anlamında "men" ise "ben" anlamındadır. Zaman için çok kullanılan bu yapı Türkçenin sondan eklemeli olması nedeniyle ekleşmiştir. Ancak her zaman "-yor" biçiminde kalır.<ref name="TVT">[1]</ref>

“-yor” eki, ünsüzle biten eylemlerden sonra gelirken, ekle eylem arasına, kalın-ince durumuna göre bir yardımcı ses alır: gel-i-yor, dur-u-yor vb. Ünlü ile biten eylemlerde, yardımcı sese gerek kalmaz. Bu tür durumda yalnızca ek daralabilir: de-yor > di-yor, başla-yor > başlı-yor vb.

Bu şimdiki zaman eki, hem şekli hem kullanım tarzı açısından, Türkiye Türkçesinde ayrıklı bir özelliğe sahiptir. Zaman ekinden sonra kişi eki gelir: seslen-i-yor-uz, dur-u-yor-um vb.<ref name=Geneticstudy25>Prof. Dr. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayını, İstanbul, 2002</ref>

-mekte -makta ekleri de tümceye şimdiki zaman anlamını kazandırır. Ders çalışmaktayım. Seni düşünmekteyim.
Türkçede Şimdiki Zaman Tablosu (-yor):

Kişi git- gel- ara-
1. Tekil Kişi (Ben) gid-i-yor-um gel-i-yor-um arı-yor-um
2. Tekil Kişi (Sen) gid-iyor-sun gel-i-yor-sun arı-yor-sun
3. Tekil Kişi (O) gid-iyor gel-i-yor arı-yor
1. Çoğul Kişi (Biz) gid-iyor-uz gel-i-yor-uz arı-yor-uz
2. Çoğul Kişi (Siz) gid-iyor-sunuz gel-i-yor-sunuz arı-yor-sunuz
3. Çoğul Kişi (Onlar) gid-iyor-lar gel-i-yor-lar arı-yor-lar


Türkçede Şimdiki Zaman Tablosu (-makta):

Kişi git- gel- ara-
1. Tekil Kişi (Ben) git-mekte-y-im gel-mekte-y-im ara-makta-y-ım
2. Tekil Kişi (Sen) git-mekte-sin gel-mekte-sin ara-makta-sın
3. Tekil Kişi (O) git-mekte gel-mekte ara-makta
1. Çoğul Kişi (Biz) git-mekte-y-iz gel-mekte-y-iz ara-makta-y-ız
2. Çoğul Kişi (Siz) git-mekte-siniz gel-mekte-siniz ara-makta-sınız
3. Çoğul Kişi (Onlar) git-mekte-ler gel-mekte-ler ara-makta-lar

Gelecek zaman

-AcAk -ecek,-acak ek şekilleri ile yapılır. Ünsüzden sonra ek doğrudan gelirken, ünlü ile biten eylemlere eklenmeden önce, yardımcı ünsüz gelir.<ref name=Geneticstudy25>Prof. Dr. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayını, İstanbul, 2002</ref>
Türkçede Gelecek Zaman Tablosu (-acak):

Kişi git- gel- ara-
1. Tekil Kişi (Ben) gid-eceğ-im gel-eceğ-im ara-y-acağ-ım
2. Tekil Kişi (Sen) gid-ecek-sin gel-ecek-sin ara-y-acak-sın
3. Tekil Kişi (O) gid-ecek gel-eceğ ara-y-acak
1. Çoğul Kişi (Biz) gid-eceğ-iz gel-eceğ-iz ara-y-acağ-ız
2. Çoğul Kişi (Siz) gid-ecek-siniz gel-ecek-siniz ara-y-acak-sınız
3. Çoğul Kişi (Onlar) gid-ecek-ler gel-ecek-ler ara-y-acak-lar

Geniş zaman

Türkiye Türkçesinde geniş zaman eylem sonuna -r, -er, -ar ek şekillerinden biri getirilerek oluşturulur.<ref name=Geneticstudy25>Prof. Dr. Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Yayını, İstanbul, 2002</ref>
Türkçede Geniş Zaman Tablosu (-r):

Kişi git- gel- ara-
1. Tekil Kişi (Ben) gid-e-r-im gel-i-r-im ara-r-ım
2. Tekil Kişi (Sen) gid-e-r-sin gel-i-r-sin ara-r-sın
3. Tekil Kişi (O) gid-e-r gel-i-r ara-r
1. Çoğul Kişi (Biz) gid-e-r-iz gel-i-r-iz ara-r-ız
2. Çoğul Kişi (Siz) gid-e-r-siniz gel-i-r-siniz ara-r-sınız
3. Çoğul Kişi (Onlar) gid-e-r-ler gel-i-r-ler ara-r-lar

Türkiye Türkçesinde birleşik zamanlar

Türkçede zamanlar çok çeşitlidir ve varlıklıdır. Yalnızca bir zaman belirtmek zorunda olmazsınız. Türkçede bunun için ek eylem yapısı vardır. Türkçede ek eylem dört ayrı çekimlidir. Bunlardan biri ek olarak kullanılan "-dir" diğerleri ise "idi", "imiş", "ise" olmaktadır. Bunların dördü de olmak (İlk Türkçede bolmak) anlamına gelen i- eyleminden gelir. Bu eylemin İlk Türkçede durumu "er-" biçimindedir, zamanla "i-" biçiminde kalmıştır. Türkçede ek eylem için "olmak" eylemi kullanılmaz. Çünkü bu eylem, yardımcı eylem olarak kullanılır, bunun yerine "er-" eylemi ek eylem olarak kullanılır. Bu yüzden kullanılmaz ancak kullanılmazsı anlamsız kalmaz.<ref>Süleyman Efendioğlu, Birleşik Zamanlar Üzerine, PDF</ref>

Geniş Zaman

Türkçede herhangi bir zamanın genişini (-dir) eki yapar.
Türkçede Geniş Zaman Tablosu (yaz-):

Kişi Şimdiki Zaman Görülen Geçmiş Zaman Duyulan Geçmiş Zaman Gelecek Zaman Geniş Zaman
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-ı-yor-um-dur yaz-dı-m-dır yaz-mış-ım-dır yaz-acağ-ım-dır yaz-a-r-ım-dır
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-ı-yor-sun-dur yaz-dı-n-dır yaz-mış-sın-dır yaz-acak-sın-dır yaz-a-r-sın-dır
3. Tekil Kişi (O) yaz-ı-yor-dur yaz-dı-dır yaz-mış-dır yaz-acak-dır yaz-a-r-dır
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-ı-yor-uz-dur yaz-dı-k-dır yaz-mış-ız-dır yaz-acağ-ız-dır yaz-a-r-ız-dır
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-ı-yor-sunuz-dur yaz-dı-nız-dır yaz-mış-sınız-dır yaz-acak-sınız-dır yaz-a-r-sınız-dır
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-ı-yor-lar-dır yaz-dı-lar-dır yaz-mış-lar-dır yaz-acak-lar-dır yaz-a-r-lar-dır

Görülen geçmiş zaman

Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "idi" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış idi" yerine "yazmıştı" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "idi" biçiminde geçebilir.
Türkçede Görülen Geçmiş Zaman Tablosu (yaz-):

Kişi Şimdiki Zaman Görülen Geçmiş Zaman Duyulan Geçmiş Zaman Gelecek Zaman Geniş Zaman
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-ı-yor-(du-m) (idi-m) yaz-dı(-y--m) (idi-m) yaz-mış-(-m) (idi-m) yaz-acak-(-m) (idi-m) yaz-a-r-(-m) (idi-m)
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-ı-yor-(du-n) (idi-n) yaz-dı(-y--n) (idi-n) yaz-mış-(-n) (idi-n) yaz-acak-(-n) (idi-n) yaz-a-r-(-n) (idi-n)
3. Tekil Kişi (O) yaz-ı-yor-(du) (idi) yaz-dı(-y-) (idi) yaz-mış-() (idi) yaz-acak-() (idi) yaz-a-r-() (idi)
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-ı-yor-(du-k) (idi-k) yaz-dı(-y--k) (idi-k) yaz-mış-(-k) (idi-k) yaz-acak-(-k) (idi-k) yaz-a-r-(-k) (idi-k)
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-ı-yor-(du-nuz) (idi-niz) yaz-dı(-y--nız) (idi-niz) yaz-mış-(-nız) (idi-niz) yaz-acak-(-nız) (idi-niz) yaz-a-r-(-nız) (idi-niz)
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-ı-yor-(lar-) (-lar idi) yaz-dı(-y--lar) (-lar idi) yaz-mış-(lar-) (-lar idi) yaz-acak-(lar-) (-laridi) yaz-a-r-(lar-) (-lar idi)

Duyulan geçmiş zaman

Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "imiş" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış imiş" yerine "yazmışmış" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "imiş" biçiminde geçebilir.
Türkçede Duyulan Geçmiş Zaman Tablosu (yaz-):

Kişi Şimdiki Zaman Görülen Geçmiş Zaman Duyulan Geçmiş Zaman Gelecek Zaman Geniş Zaman
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-ı-yor-(muş-um) (imiş-im) yaz-dı(-y-mış-ım) (imiş-im) yaz-mış-(mış-ım) (imiş-im) yaz-acak-(mış-ım) (imiş-im) yaz-a-r-(mış-ım) (imiş-im)
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-ı-yor-(muş-sun) (imiş-sin) yaz-dı(-y-mış-sın) (imiş-sin) yaz-mış-(mış-sın) (imiş-sin) yaz-acak-(mış-sın) (imiş-sin) yaz-a-r-(mış-sın) (imiş-sin)
3. Tekil Kişi (O) yaz-ı-yor-(muş) (imiş) yaz-dı(-y-mış) (imiş) yaz-mış-(mış) (imiş) yaz-acak-(mış) (imiş) yaz-a-r-(mış) (imiş)
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-ı-yor-(muş-uz) (imiş-iz) yaz-dı(-y-mış-ız) (imiş-iz) yaz-mış-(mış-ız) (imiş-iz) yaz-acak-(mış-ız) (imiş-iz) yaz-a-r-(mış-ız) (imiş-iz)
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-ı-yor-(muş-sunuz) (imiş-siniz) yaz-dı(-y-mış-sınız) (imiş-siniz) yaz-mış-(mış-sınız) (imiş-siniz) yaz-acak-(mış-sınız) (imiş-siniz) yaz-a-r-(mış-sınız) (imiş-siniz)
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-ı-yor-(lar- mış) (-lar imiş) yaz-dı(-lar-mış) (-lar imiş) yaz-mış-(mış-lar) (imiş-ler) yaz-acak-(mış-lar) (imiş-ler) yaz-a-r-(mış-lar) (imiş-ler)

Şart

Türkçede herhangi bir zamanın görülen geçmişini "ise" yapar. Ancak bu ekleşebilir de. Örneğin "yazmış ise" yerine "yazmışsa" kullanılabilir. Böyle ekli kullanım günlük yaşamda daha çok kullanılır; ancak yazı dilinde "ise" biçiminde geçebilir.
Türkçede Şart Tablosu (yaz-):

Kişi Şimdiki Zaman Görülen Geçmiş Zaman Duyulan Geçmiş Zaman Gelecek Zaman Geniş Zaman
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-ı-yor-(sa-m) (ise-m) yaz-dı(-y-sa-m) (ise-m) yaz-mış-(sa-m) (ise-m) yaz-acak-(sa-m) (ise-m) yaz-a-r-(sa-m) (ise-m)
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-ı-yor-(sa-n) (ise-n) yaz-dı(-y-sa-n) (ise-n) yaz-mış-(sa-n) (ise-n) yaz-acak-(sa-n) (ise-n) yaz-a-r-(sa-n) (ise-n)
3. Tekil Kişi (O) yaz-ı-yor-(sa) (ise) yaz-dı(-y-sa) (ise) yaz-mış-(sa) (ise) yaz-acak-(sa) (ise) yaz-a-r-(sa) (ise)
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-ı-yor-(sa-k) (ise-k) yaz-dı(-y-sa-k) (ise-k) yaz-mış-(sa-k) (ise-k) yaz-acak-(sa-k) (ise-k) yaz-a-r-(sa-k) (ise-k)
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-ı-yor-(sa-nız) (ise-niz) yaz-dı(-y-sa-nız) (ise-niz) yaz-mış-(sa-nız) (ise-niz) yaz-acak-(sa-nız) (ise-niz) yaz-a-r-(sa-nız) (ise-niz)
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-ı-yor-(lar-sa) (-lar ise) yaz-dı(-lar-sa) (-lar ise) yaz-mış-(lar-sa) (-lar ise) yaz-acak-(sa-lar) (ise-ler) yaz-a-r-(sa-lar) (ise-ler)

Diğer birleşik zamanlar

Türkçede birleşik zamanlı yapan yapan "i-" eyleminin yanında aynı anlamda "ol-" eylemi de görev yapar. Hiçbir zaman "-yor" ve "-acak" eklerini almayan "i-" eyleminin bu eksikliğini "ol-" eylemi doldurur. Örneğin "gitmiş iyorlar" yerine "gitmiş oluyorlar" kullanılır.<ref>Süleyman Efendioğlu, Birleşik Zamanlar Üzerine, -yor olacak, -miş olacak bölümleri</ref>

-mış olacak

Türkçede birleşik zaman yapan "ol-" eyleminin görevlerinden biri "-mış olmak" yapmaktır. Buna göre eylem duyulan geçmiş zamana göre çekimlenir, daha sonra olacak eylemini alır, ki bu yüklem olur, sonra kişi eki koyulur.
Türkçede -mış olacak Tablosu (yaz-):

Kişi Olumlu Olumsuz Soru
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-mış ol-acağ-ım yaz-ma-mış ol-acağ-ım yaz-mış ol-acak mı-y-ım?
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-mış ol-acak-sın yaz-ma-mış ol-acak-sın yaz-mış ol-acak mı-sın?
3. Tekil Kişi (O) yaz-mış ol-acak yaz-ma-mış ol-acak yaz-mış ol-acak mı?
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-mış ol-acağ-ız yaz-ma-mış ol-acağ-ız yaz-mış ol-acak mı-y-ız?
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-mış ol-acak-sınız yaz-ma-mış ol-acak-sınız yaz-mış ol-acak mı-sınız?
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-mış ol-acak-lar yaz-ma-mış ol-acak-lar yaz-mış ol-acak-lar mı?

-yor olacak

Türkçede birleşik zaman yapan "ol-" eyleminin görevlerinden bir diğeri "-yor olmak" yapmaktır. Buna göre eylem şimdiki geçmiş zamana göre çekimlenir, daha sonra olacak eylemini alır, ki bu yüklem olur, sonra kişi eki koyulur. Bu biçimde çekimlenen eylemler "gelecek zaman" anlamı vermezler; ancak gelecek zaman içerisinde yapılıyor olacağını belirtir. Bu da bir iş kılışın, oluşun veya durumun gelecekte yapılıyor olacağını gösterir.
Türkçede -mış olacak Tablosu (yaz-):

Kişi Olumlu Olumsuz Soru
1. Tekil Kişi (Ben) yaz-ı-yor ol-acağ-ım yaz-mı-yor ol-acağ-ım yaz-ı-yor ol-acak mı-y-ım?
2. Tekil Kişi (Sen) yaz-ı-yor ol-acak-sın yaz-mı-yor ol-acak-sın yaz-ı-yor ol-acak mı-sın?
3. Tekil Kişi (O) yaz-ı-yor ol-acak yaz-mı-yor ol-acak yaz-ı-yor ol-acak mı?
1. Çoğul Kişi (Biz) yaz-ı-yor ol-acağ-ız yaz-mı-yor ol-acağ-ız yaz-ı-yor ol-acak mı-y-ız?
2. Çoğul Kişi (Siz) yaz-ı-yor ol-acak-sınız yaz-mı-yor ol-acak-sınız yaz-ı-yor ol-acak mı-sınız?
3. Çoğul Kişi (Onlar) yaz-ı-yor ol-acak-lar yaz-mı-yor ol-acak-lar yaz-ı-yor ol-acak-lar mı?

Yabancı dillerle etkileşimi

Türkçe sözcük varlığı

Dosya:TurkishVocabulary.png
Türkçe'nin %86'ını Türkçe kelimeler oluştururken diğer %14'ünü başta Arapça olmak üzere Fransızca, Farsça, Yunanca gibi çeşitli dillerden kelimeler oluşturmaktadır.

2005'te yayınlanan Güncel Türkçe Sözlük 104.481 sözcük içerir. Sonraki yeni çalışmalarla 616.767 söz kapsar duruma gelen sözcük ile birlikte yabancı söz oranı da değişmiştir. Bu sözcüklerin %14'ünün yabancı kökenli olduğu TDK tarafından tespit edilmiştir. Ötüken Neşriyat'ın hazırladığı Türkçe Sözlük'te 246.000 kelime bulunmaktadır.<ref>Ötüken Türkçe Sözlük KitapAmbarı</ref>

Şu an için, Türkiye Türkçesinin en gelişmiş sözlüğü Büyük Türkçe Sözlük’te söz, deyim, terim ve isim olmak üzere toplam 616.767 söz varlığı bulunmaktadır. Türkiye Türkçesinin bütün söz varlığını bir araya getiren ve ortak bir veri tabanında kullanıma sunulan Büyük Türkçe Sözlük (TDK), yazı dilinin söz varlığının yanı sıra bütün bilim, sanat ve spor terimlerini, yer adlarını, kişi adlarını, Türkiye bölge ağızlarındaki ve kaynaklardaki sözcükleri, deyimleri içermektedir.<ref>Büyük Türkçe Sözlük</ref>

Türkiye Türkçesine geçen yabancı sözcükler

Her ne kadar Atatürk'ün dil devrimi ile Türkiye Türkçesi, kökeni Arapça ve Farsça olup da dilde eğreti duran sözcüklerden arındırılmaya çalışıldıysa da, dil devriminin politik etkenlerle aksamasından ötürü bu iki dilden sözcükler, Fransızca sözcüklerle birlikte Türkçe sözlüğün önemli bir bölümünü oluşturmayı sürdürmektedir.

Yabancı kökenli sözcüklerden bazı örnekler:

  • Arapçadan: insan, asker, hain
  • Farsçadan: ateş, rüzgar, düşman
  • Fransızcadan: kuzen, kuaför, hoparlör, detay, anten, tuvalet, polis
  • İtalyancadan: politika, fanila, kundura
  • İngilizceden: pikap, video, çita, medya, sandviç
  • Yunancadan: liman, kiraz
  • Almancadan: şalter, general, panzer

Türkçeden diğer dillere geçen sözcük sayısı

Türkçe kökenli ya da alıntı sözcüklerden bazı örnekler:

  • bıçak: Macarca "bicska"
  • cacık: Yunanca "tzatziki"
  • çaprak: Almanca "Schabracke"
  • dilmaç (çevirmen): Almanca "Dolmetscher"
  • dolma: İngilizce "dolma", Yunanca "dolmadaki"
  • köşk: Slavca, Almanca "Kiosk"
  • ordu: Almanca, İngilizce ve Fransızca "Horde"
  • yelek: İngilizce ve Fransızca "gilet", İspanyolca "gileco, jaleco, chaleco", Arapça "jalikah"
  • yoğurt: İngilizce "yoghurt", Fransızca "yaourt", Almanca "Joghurt", İspanyolca "yogur"

Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğu dönemi veya öncesinden şekillenmiş, Türkçe-Ermenice ortak sözcük dağarcığı, Türkçe-Yunanca ortak sözcük dağarcığı, Türkçe-Bulgarca ortak sözcük dağarcığı, Türkçe-Arnavutça ortak sözcük dağarcığı, Türkçe-Boşnakça ortak sözcük dağarcığı, Türkçe-Romence ortak sözcük dağarcığı mevcuttur.

Türkçe sanılan yabancı kökenli sözcükler

Bazı Türkçe kökenli kabul edilen sözcük, Sevan Nişanyan gibi çeşitli kişiler tarafından yabancı kökenli oldukları iddia ediliyor. Özellikle Soğdcadan birtakım alıntı gerçekleştiği sanılıyor ya da tersine Türkçeden Soğdcaya. Bu durumda kimin kimden alıntı yaptığı kesinlik kazanmamıştır, başka bir olasılık ise karşılıklı etkilenme de söz konusu olduğudur. Bu durum, Eski Türkler ve Soğdların iç içe yaşadıklarından kaynaklanabilir. Bunun yanında Toharca, Orta Farsça ve Türkçe karşılıklı etkilenme olduğu tahmin ediliyor. Çin’in Uygur Türklerin yaşadığı ve özerkliğe sahip oldukları Sincan (Doğu Türkistan) bölgesinde İranî olan Partça, Orta Farsça, Soğdca ve Sakça dillerinden yazı buluntuları<ref>http://pom.bbaw.de/turfan/start.php?aufl=1280</ref> tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Hint-Avrupa dil ailesinin içinde ayrı gruba ait olan Toharcadan da yazılar bulunmuştur.

Türkçe olmadığı sanılan sözcüklerin kökleri hakkında yaklaşımlar:

Sözcük Köken Etimolojik Kaynak
akşam Soğdca: χşām Sevan Nişanyan Süer Eker (sayfa 244)
acun Soğdca: ajūn (oku: acūn) Sevan Nişanyan
bağış Yeni Farsça / Orta Farsça: baχş Sevan Nişanyan
bayram Orta Farsça: paδrām, Soğdca: patrām Sevan Nişanyan
borç Soğdca: pūrç Sevan Nişanyan
esen Yeni Farsça / Orta Farsça: āsān Sevan Nişanyan
kadın Soğdca: χwatēn Sevan Nişanyan (1) Sevan Nişanyan (2) Süer Eker (sayfa 260)
pis Yeni Farsça: pīs, Avesta: paesa- Sevan Nişanyan
yardım Türkçe<ref>Güncel TÜrkçe Sözlük "yardım" TDK</ref><ref>Türkçe Sözlük "yardım" Ötüken Neşriyat</ref>, Yeni Farsça: yārīdan Sevan Nişanyan

Bu sözcüklerin kökenleri hakkında farklı değerlendirmeler için Hasan Eren'in köken bilimi çalışmalarına da bakılabilir.

Unutulmuş sözcükler

Türkiye Türkçesinde çok sayıda unutulan ve daha günlük hayatta kullanılmayan ya da yalnızca özel terimlerde kullanılan saf Türkçe sözcükler vardır. Bu sözcükler TDK tarafından sonradan türetilmiş sözcüklerle karıştırılmamalı. Bunlar Orta Çağda da kullanılmaktaydı ve bugünkü yabancı uyruklu sözcükler için karşılık olarak alınabilir. TDK bu sözcükleri eskimiş olarak tanımlar. Bazı örnekler:

Yabancılaşmış Türkçe Öz Türkçe Etimolojik Kaynak
ateş (Farsça) od TDK Sevan Nişanyan
ayna (Farsça) gözgü TDK
cam (Farsça) sırça TDK Sevan Nişanyan
damat (Farsça) güvey Sevan Nişanyan
hasta (Farsça) sayrı TDK Sevan Nişanyan
hoş (Farsça) yahşi TDK Sevan Nişanyan
rüzgâr (Farsça) yel TDK Sevan Nişanyan
sonbahar (bahar Farsça) güz TDK Sevan Nişanyan

Kaynaklar

Şablon:Kaynakça

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Şablon:Vikisözlük Şablon:Commonscat

Şablon:Türk dilleri Şablon:Türkiye konuları