Altay dilleri

Emirdağ Ekizceliler Wiki sitesinden
Şuraya atla: kullan, ara

Şablon:Dil ailesi bilgi kutusu

Altay dilleri Avrupa'dan, Orta Doğu'ya ve Orta Asya'dan Uzak Doğu'ya kadar uzanan büyük bir coğrafyada konuşulan dilleri kapsayan bir dil ailesidir. Altay dillerinde Türk dilleri, Moğol, Tunguz, Japon ve Kore dilleri bulunur.

Ancak günümüzde Türk dillerinin Moğolca ve Tunguzca ile köken olarak bağı olmadığı saptanmıştır<ref>"While 'Altaic' is repeated in encyclopedias and handbooks most specialists in these languages no longer believe that the three traditional supposed Altaic groups, Turkic, Mongolian and Tungusic, are related." Lyle Campbell & Mauricio J. Mixco, A Glossary of Historical Linguistics (2007, University of Utah Press), pg. 7.</ref><ref>"When cognates proved not to be valid, Altaic was abandoned, and the received view now is that Turkic, Mongolian, and Tungusic are unrelated." Johanna Nichols, Linguistic Diversity in Space and Time (1992, Chicago), pg. 4.</ref><ref>"Careful examination indicates that the established families, Turkic, Mongolian, and Tungusic, form a linguistic area (called Altaic)...Sufficient criteria have not been given that would justify talking of a genetic relationship here." R.M.W. Dixon, The Rise and Fall of Languages (1997, Cambridge), pg. 32.</ref><ref>"...[T]his selection of features does not provide good evidence for common descent" and "we can observe convergence rather than divergence between Turkic and Mongolic languages--a pattern than is easily explainable by borrowing and diffusion rather than common descent", Asya Pereltsvaig, Languages of the World, An Introduction (2012, Cambridge) has a good discussion of the Altaic hypothesis (pp. 211-216).</ref>.

Kimi dil bilimcilerce Estonca, Fince ve Macarca gibi Ural dillerinin de bir Ural-Altay dil ailesinin parçası olarak bahsi geçen Altay dillerinin uzaktan akrabaları olduğu savunulmaktaysa da,<ref>Muharrem Ergin, Türk Dil Bilgisi, Bayrak Basım-Yayım-Tanıtım, İstanbul 2002, s.9.</ref> bu görüş Dünya dil bilimcileri tarafından genel kabul görmemiştir.

Türk dilleri, ve dolayısıyla bugünkü Türkçe, çok uzaktan da olsa, Moğolca, Japonca, Macarca, Fince gibi diller ile de bağlantılıdır. Ne var ki, bu gibi bağlantıları kurmaya yarayan benzerlikler, acaba ortak bir dilden gelme sonucu mudur?Yoksa yakın bölgelerde bir zamanlar birlikte oturmuş olmanın yarattığı dil alışverişlerinin yansıması mıdır? Bu noktaların tartışılması, Türkbilimciler arasında onyıllardır sürüp gitmektedir.<ref>Özcan,BAŞKAN,"TÜRK DİLİ GEÇMİŞİ",Türkoloji Makaleleri</ref>

Dosya:2006-07 altaj belucha.jpg
Altay Dağları bu dil ailesine adını vermiştir.

Altayistiğin tarihi

Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin birbiriyle ilişkili olduğu düşüncesi, ilk olarak 1730 Philip Johan von Strahlenberg tarafından iddia edilmiştir. Strahlenberg'i bu görüşe sevk eden durum, İsveçli bir subay olarak Büyük Kuzey Savaşı'ndan sonra bir savaş tutsağı olarak Rus İmparatorluğu'nun doğusuna yaptığı seyahatlerdeki edindiği izlenimlerdir. Bununla birlikte, Alexis Manaster Ramer ve Paul Sidwell (1997) tarafından belirtildiği gibi Strahlenberg, daha sonra "Altay dilleri" olarak bilinen bu diller arasında bir bağlantı olduğu savına karşı çıkmıştır. Strahlenberg'in tasnifi, Altay dili olarak vasıflandırılan dillerin birçoğu için ilk sınıflama girişimiydi.<ref>Poppe 1965: 125</ref>

"Altay dili" ya da "Altayistik" teriminin, bir dil ailesine tatbiki 1844'te Matthias Castrén tarafından gerçekleştirilmiştir. Bir öncü olarak Fin filolog Castrén, dönemindeki Ural dilleri çalışmalarına en çok katkı sağlayan araştırmacılardandır. Başlangıçta Castrén tarafından ortaya koyulduğu gibi, Altay dilleri yalnızca Türk, Moğol, Mançu ve Tunguz dillerini kapsamaz. Fin-Ugor ve Samoyed dilleri de bu kapsam içerisine alınmalıdır.<ref>Poppe 1965: 126</ref>

Başlangıçta Altay dil ailesi olarak adlandırılan bu yapı Castrén'den sonra Ural-Altay dil ailesi olarak adlandırılmaya başlamıştır.<ref>Poppe 1965: 127</ref> Ural-Altay terminolojisinde, tıpkı Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin "Altay dilleri" olarak sınıflandırılması gibi, Fin-Ugor ve Samoyed dilleri Ural kolu olarak nitelendirildi. Korece bazen Altay dillerinden kabul edilmekle birlikte, Japonca da bazı araştırmacılar tarafından bu aileye dâhil edildi.

20. yüzyılın ilk yarısı ve 19. yüzyılın büyük bölümünde, Ural-Altay dil ailesi bilimsel çevrelerde yaygın bir kabul görmüştür. Bu görüş, Altay dili olduğu varsayılan dillerdeki ünlü uyumu ve sözcük çekim ve yapımının eklemeliolmasına dayandırılmıştır. Dil bilimciler tarafından birçok yönden eleştirilerek, doğrulanmasının imkânsız olduğu kanısı oluşsa da, Ural-Altay dil ailesi varsayımı, bün hâlâ birçok saygın ansiklopedi, dil atlası, ortaöğretim ders kitapları ve benzer genele hitap eden kaynaklarda varlığını devam ettirmektedir. Son dönemin önemli Altayistik araştırmacılarından Sergey Starostin, Ural-Altay dil ailesi fikrinin artık hiçbir geçerliliğinin kalmadığını savunmaktadır.<ref>Starostin et al. 2003: 8</ref>

1857'de, Avusturyalı bilgin Anton Boller, Japoncanın da Ural-Altay dil ailesinin mensubu olduğunu iddia etmiştir.<ref>Miller 1986:34</ref> 1920'de G.J. Ramstedt ve E.D. Polivanov, Korecenin de bu dil ailesine mensup olduğunu savunmuştur. Bununla birlikte, Ramstedt, 1952–1966 arasında kaleme aldığı Einführung in die altaische Sprachwissenschaft adlı kitabının 3. cildinde Ural-Altay varsayımını reddetmiş ve Koreceyi Altay dil ailesine dâhil etmiştir. O, eserinin 1. cildinde Lautlehre yani ses bilimi bölümünde, Altay diline mensup olduğu düşünülen diller arasındaki ses denkliklerini ilk kez ortaya koymaya çalışarak, Altayistik'teki karşılaştırmalı metodun önemli öncülerinden biri hâline gelmiştir.

1960'da Nicholas Poppe Ramstedt'in ses bilimi üzerine yazdığı bu cildi önemli ölçüde revize ederek yayımlamıştır.<ref>Miller 1991: 298</ref> Bu kitap daha sonrasında yapılan Altayistik çalışmaları için standart bir eser hâline gelmiştir. Poppe, Türk, Moğol, Tunguz dilleri ile Kore dilleri arasındaki bağlantının net çizgilerle ayrılamayacağını düşünmüştür.<ref>Poppe 1965: 148</ref> Onun bu görüşü, üç olasılığı içermektedir. 1. olasılığa göre, Korece diğer Altay dilleri ile kalıtsal bir ilişkiye sahip değildir. 2. olasılığa göre, Korece bu dillerle, diğer dillerin birbiriyle ilişkisi nispetinde bağlantılıdır. Son olasılık ise, Korece diğer Altay dillerinden bu dillerdeki temel karakteristik özellikler belirginleşmeden kopmuştur.

Ortak özellikleri

  1. Bu gruptaki dillerin hepsi yapı yönüyle eklemeli dildir.
  2. Ön ekler (artikeller) yoktur.
  3. Kelime türetme ve çekim son eklerle yapılırken köklerde değişme olmaz. Eklerdeki zenginlik ve çeşitlilik dikkat çekicidir.
  4. Söz diziminde yardımcı unsurlar (tamlayanlar, belirtenler) önce, asıl unsurlar (tamlananlar, belirtilenler) sonra gelir: insanlık hâli, sözün doğrusu. Mustafa, türkü söylerken kendinden geçiyordu. Sıfatlar isimlerden önce kullanılır: yeşil ördek, anlayışlı öğrenci, kahraman ordu. Sayı bildiren kelimelerden sonra çokluk eki kullanılmaz:, beş kardeş, üç kafadar, bin konut. Cümleler, cümleyi oluşturan unsurların ilgisi bakımından, gelişmekte olan düşüncelerin akla geliş sırasına göre değil, tamamlanmış bir düşüncenin düzenli bir hiyerarşisi şeklinde kurulur.
  5. Bu dillerde gramatik cinsiyet yoktur. Bu sebeple cümlelerde cinsiyet farkından kaynaklanan değişiklik yapılmaz: Müdür – müdire, memur – memure, Hâlit – Hâlide; he – she gibi.
  6. Soru eki vardır.
  7. Aynı şekilden kaynaklandığı saptanan ortak ekler vardır. Türkçe ile Moğolca arasında bu ortaklık daha belirgindir.
  8. Altay dilleri ses özeliklerine göre karşılaştırıldığı zaman birtakım ortaklıklar görülmektedir. Bunlardan en belirgin olanı, ünlü uyumudur. Kelime başında l, r ve ñ ünsüzlerinin bulunmaması diğer bir ortaklıktır.

Diller

Altay dil ailesinin kolları şöyledir:

Türk dilleri ve Moğol dillerinin ayrılışı tezi

Tezlerden birisi Türkçenin Moğol dilleriyle yakından ilişkisi olduğudur. İki dildeki sözcüklerin ve gramerin birbirine yakınlığı bu iki dilin Altay Dil Ailesine birlikte alınmasını sağlamıştır. Tarihsel açıdan da Türk ve Moğolların birbirlerine yakınlığı göz önüne alındığında iki dilin birbirine benzer olması kaçınılmazdır. Fakat, Altay Dil Ailesinin tanınmasına karşı çıkan dil bilimcileri de, savunanlar kadar çoktur. Bu dil bilimciler Türkçe ve Moğolca'nın benzerliğinin tarih boyunca birlikte yaşama ve birbirini etkileme sonucu olduğunu savunmaktadılar.<ref>Gerard Clauson, "Altay dillerinin leksikoistatistiksel bir değerlendirmesi." s.174</ref><ref>Clauson, Sir Gerard, "The case against the Altaic Theory." Central Asiatic Journal. 2. 1956. s.181-187</ref><ref>Gronbech ve Krueger, "Central Asiatic Journal:Introduction to Classical (Literary) Mongolian." (2. cilt, 1956 s.76.) "Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin varsayılan genetik akrabalıkları asla ispat edilemez."</ref>

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y j c c
ışık < yışık jarık carık cula
yakışmak jarasuv caro coqı-
yalamak jalav jalbarınuv calbaru calbarı-
yaymak jayuv cayu cada-
yarım jartı carım cağurma
yasak
-
-
casag
yazmak jazuv cazu cıru-
Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y j c c
yeğen jiyen ece- cige
yele jal cal calağa
yığmak jıyuv cıyu coğu-
yıl jıl cıl cıl
yoğurmak
-
curu cığura-
yol jol col col
yolmak juluv culû culğa-
yular
-
-
cıluğa
yürek jürek cürök cirüke
yürümek jürüv cürü corı-
yüzmek jüzüv süzü cisü
  • Eksi işaretli hücreler dilde başka kökenli bir kelime kullanıldığı anlamındadır
  • q harfi kelleden çıkan bir k olarak seslendirilinir
  • Türkiye Türkçesi b'leri genellikle v'ye dönüştürür
  • r ve l sesleri birbirlerine çok yakınlardır, Dünya'nın bütün dil ailelerinde l --> r değişimi ve tersi olmuştur

Moğolcadaki n sesleri Türkçede karşılığı c'dir ve yukardaki tabloda "yazmak" örneğinde de gördüğümüz gibi r seslerinin de z'dir , örnek:

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Moğolca
y jas c nasu
yılışık jağınğan casaker nılçağay
yosun
-
-
nogugan < *nogusun
yumruk ( < *yum-duruk ) jumırık
-
nıdurğa
yüz jüz cüz nigur
az az az aray
kazmak kazuv kazu qaru-
kuzu kozı kozu qurağa
zmak zdav zılıp rı-
öz öz öz ör

Bu r -> z değişimi Türkçenin içinde de birçok sözcükde gerçekleşmiştir. Örneğin "göz" kelimesi "görmek"ten türemiştir.

Tabii ki bundan ötürü Türkçe ve Moğolca arasında bin yıllardır büyük ses değişimine uğramamış kelimeler de mevcuttur.

Şablon:Ana madde

Moğolca ve Türkçe arası göze çarpan gramer benzerlikler yoğundur, bu sadece cümle kuruluşunun benzerliğinle bitmiyor, birçok Türkçeden tanıdık ekler de kullanılır. Örnekler:

Türkiye Türkçesi Moğolca
davar mal
davar-ın mal-iin
davar-da mal-d
davar-ı mal-iig

Türkçe ve Moğolca arası zamir benzerlikleri:

Türkiye Türkçesi Kazakça Kırgızca Uygurca Moğolca
ben men men men bi
biz biz şi-bege biz bid

Büküm hâlde:

Türkiye Türkçesi Moğolca
ben-i namaig

Türk Dilleri ve Japoncanın Birbirinden Ayrılışı Tezi

Bugün hâlen daha Japoncanın bir Altay dili olduğu Moğolca ve diğer Türk dilleri gibi kesinlik kazanmamıştır. Bâzı dil bilimcilere göre Japonca, Korecenin en eski lehçesinden türemiştir; ancak ağır basan görüş Altay kökenli olduğudur. İki dil grubu arasında ekler, takılar, eylemler, çekimleri, tümce yapısı ve söz diziminde birebir koşutluk görüӀür.

Türkçe Japonca
Kyotonun Kyotono (京都の)
Ankara'ya gitti Ankara e itta (アンカラへいった)
imiş imas (います)
kara kıray (暗い)
alaca akasa (赤さ)
içi ıçi (内)
kırar kirerı (きれる)
sonra da sore de (それで)
ada ada (島)
yukarı agarı (上がる)
giy gi (着)
gelip yapıp açıp gitti kite yatte akete itta (きてやってあけていった)
taksi-de takışi-de (タクシで)
ne-dir ki ? nan desı ka ? (何ですか?)
yemez tabenay (食べない)
su mizı (水)
iyi ii (良い)
<ref>Oktay Sinanoğlu, Bye Bye Türkçe, s. 228-249.</ref>

Ayrıca bakınız

Notlar

A. Şablon:Note Japonca ve Korecenin Altay dilleri oluşu konusunda bilimsel camiada günümüzde de bazı ihtilaflar vardır. Birçok çalışmada bu iki dilin Altay dilleri ile ortaklıkları gösterilmiş olsa da, bazı çalışmalarda henüz tam kabul görmediği belirtilmelidir.

Kaynakça

Şablon:Kaynakça

Şablon:Altay Dilleri Şablon:Dil konuları